Mezuniyet Sonrası Gerçekler : Genç Mühendislerin Sorunları ve Beklentileri

Alper Dönmez
566 Görüntüleme
7 Dk Okuma Süresi

Bilgisayar mühendisliği öğrencileri için mesleğe dair hayaller, üniversite sıralarında hatta çocuklukta, ilkokul sıralarında bile başlar. Bazı idealist insanlar için bu hayaller küçüklüğünden beri çok daha belirgindir. Kimisi bilinen büyük teknoloji şirketlerinde çalışmayı hedefler; kimisi ise yenilikçi yazılımlar geliştirerek teknoloji tarihine iz bırakmayı düşler. Üniversite yıllarında bu hayaller şekil kazanır, somut adımlar atılmaya başlanır. Stajlar, proje deneyimleri, dersler ve sosyal etkinlikler, öğrencilerin hem yeteneklerini keşfetmesini hem de mesleki vizyonunu geliştirmesini sağlar. Ancak bu noktada, edinilen deneyimlerin ne kadar verimli olduğu da tartışmalıdır. Özellikle sosyal mecralarda sıkça görüldüğü gibi, bazı öğrenciler zorunlu staj için yer bulmakta zorlanırken; bazı firmalar gönüllü staj adı altında öğrencileri ücretsiz iş gücü olarak kullanabilmektedir. Staj bulan öğrenciler ise farklı şehirlerde göreceği staj yerleri için barınma, beslenme ve maddi açıdan sıkıntılar yaşamaktadır.

Bu durumun arka planında, bilgisayar mühendisliği ve çeşitli bilişim bölümlerinin neredeyse her üniversitede açılması ve kontenjanların, o bölümlerin laboratuvar, derslik veya akademik kadro kapasitesi dikkate alınmadan sürekli arttırılması yatmaktadır. Kontenjanların hızla artması, mezun sayısının her yıl yükselmesine; buna karşılık sektörün istihdam edebileceği insan kaynağının sınırlı kalmasına yol açmaktadır.

Özellikle son sınıfa gelen ya da yeni mezun olmuş mühendislerin, bölüme ilk başladıkları hayaller ile mezuniyet sonrasında karşılaştıkları gerçekler arasındaki fark hızla açılmaktadır. Aile desteğinden çıkıp kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan meslektaşlarımızın, bir an önce iş bulma kaygısıyla stresli bir dönem geçirdiği; gelecekteki mühendis adaylarının ise bu tabloyu daha da ağır koşullarda yaşayacağı açıktır. İş arama süreci, çoğu yeni mezun için beklenenden çok daha karmaşık ve rekabetçidir. Deneyim talebi yüksek olan teknoloji sektöründe, genç mezunlar potansiyellerini göstermek için yeterince fırsat bulamayabilmektedir. İş ilanları genellikle deneyim odaklıdır; bu nedenle, yeni mezunların öğrenme isteği ve hızla uyum sağlama becerileri göz ardı edilebilmektedir. Üstelik, bazen iş ilanlarında yeni mezunlardan dahi abartılı ve gerçekçi olmayan beklentilerle karşılaşılmaktadır.

Buradaki en büyük sorunlardan biri de firmaların genç mühendislere yaklaşımıdır. Çoğu zaman firmalardaki yöneticiler ve mühendisler, kendilerinin de aynı zorluklardan geçtiğini unutmakta; “armut piş, ağzıma düş” anlayışıyla, sıfırdan yetiştirmek yerine hazır yetişmiş personel talep etmektedir. Bu durum hem yeni mezunların özgüvenini zedelemekte hem de potansiyel insan kaynağının verimli değerlendirilememesine yol açmaktadır. Oysa mühendislik, yalnızca bilgi değil; süreç içinde kazanılan deneyimle gelişen bir meslektir. Yeni mezunlara yatırım yapmak, kısa vadede zahmetli gibi görünse de uzun vadede hem firmalara hem sektöre büyük katkılar sağlayacaktır. Elbette, öğrenci projelerinde edinilen bilgi ve deneyim ile canlı sistemlerde, gerçek hayat problemleri karşısında edinilecek tecrübe aynı değildir. Ancak firmaların genç mezunları eğitmeye yatırım yapmaktan kaçınması, iş bulmayı daha da güçleştirmektedir. Bu tablo, her yıl artan mezun sayısı ile sektörün sınırlı istihdam kapasitesi arasındaki dengesizliği daha da görünür hâle getirmektedir. Bunun önüne geçmek ve yeni mezunların sektöre daha sağlıklı uyum sağlaması için firmalar, meslek odaları ve üniversitelerle daha sıkı işbirliği kurmalıdır. Doğru mentörlük, yönlendirme ve destek mekanizmaları sayesinde öğrencilerin üniversite yılları daha verimli geçirilebilir. Oda–öğrenci ilişkilerinin güçlendirilmesi, firmaların seminerler, etkinlikler ve uygulamalı projeler aracılığıyla sürece dahil olması, sektöre daha nitelikli mühendislerin yetişmesini ve yeni mezunların hayallerle gerçekler arasındaki mesafeyi daha kolay kapatmasını sağlayacaktır.

Bu tablo içerisinde yeni mezun mühendislerin en çok ihtiyaç duyduğu şeylerden biri, yalnız olmadıklarını hissetmek ve meslek hayatına atılırken güvenebilecekleri bir rehberlik mekanizmasına sahip olmaktır. Ancak çoğu zaman odanın öğrencilik döneminde az da olsa kurduğu bağlar, mezuniyet sonrasında zayıflamakta ve genç mühendisler sektörde kendi başına bırakılmaktadır. Bu noktada yeni mezunların odadan bazı temel beklentileri vardır:

  • Gerçekçi Kariyer Destekleri: Oda, yalnızca seminer düzenlemekle yetinmemeli; iş ilanları, kariyer günleri ve sektörel buluşmaları genç mühendislerin ve özellikle öğrencilerin erişimine açmalı. Ancak bu etkinlikler formalite olmaktan çıkarılmalı, gerçekten iş bağlantıları kurulabilecek, firmalarla şeffaf şekilde buluşturacak platformlara dönüşmeli.
  • Mentörlük ve Deneyim Paylaşımı: Sektörde uzun yıllardır çalışan mühendisler ile yeni mezunları buluşturacak mentörlük programları oluşturulmalı. Çünkü firmaların “deneyim yok” gerekçesini aşabilmenin en etkili yolu, deneyim aktarımıdır. Oda, bu aktarımı organize eden köprü olmalıdır.
  • Staj ve İlk İşte Destek Mekanizması: Üniversite yıllarında en büyük sorunlardan biri stajdır. Zorunlu stajı bile bulmakta zorlanan öğrencilerin, gönüllü staj adı altında ücretsiz işgücü gibi görülmesi odanın daha çok ses çıkarması gereken bir konudur. Yeni mezun mühendisler, odanın bu konudaki tavrını daha görünür, daha sert ve daha etkili bir şekilde hissetmek istemektedir.
  • Hak ve Çıkarların Korunması: Birçok yeni mezun, düşük maaş, uzun çalışma saatleri ve güvencesiz çalışma koşullarıyla karşılaşmaktadır. Oda, sadece teorik olarak değil, pratikte de genç mühendislerin haklarını savunacak mekanizmalar geliştirmelidir. Örneğin, asgari mühendis ücretinin sektörde gerçekten uygulanmasını takip eden denetleyici bir rol üstlenebilir.
  • Erişilebilir ve Dinamik Bir Oda: Genç mühendislerin eleştirilerinden biri de odanın zaman zaman ağır, bürokratik ve mesafeli bir kurum gibi algılanmasıdır. Yeni mezunlar, kendilerini dinleyen, hızlı reaksiyon veren ve onların diliyle konuşan bir oda görmek istemektedir. Dijital platformlarda aktif bir iletişim, gençlerin ihtiyaçlarını daha iyi anlamayı sağlayabilir.
  • Sektörle Bağ Kurma Görevi: Yeni mezunlar için en zorlu eşik, sektöre ilk adımı atmaktır. Burada odanın, firmalarla yalnızca üst düzeyde değil, doğrudan yeni mezunları kapsayan projeler ve anlaşmalar yapması kritik bir beklentidir. Oda, öğrencilik yıllarında kurulan bağları, mezuniyet sonrasında da somut kazanımlara dönüştürmelidir.
  • Teknoloji Takibi ve Yol Haritası: Yapay zekâ, siber güvenlik, blok zincir, gömülü sistemler gibi alanlarda hangi yetkinliklerin gelecekte daha kritik olacağını öngörmek genç mühendisler için zordur. Oda, sektörel analizler ve raporlarla yol gösterici bir rol üstlenebilir.
  • Sosyal Ağlar ve Topluluk Oluşturma: Mezun olduktan sonra öğrenci kulüpleri gibi aktif sosyal ağların eksikliği hissedilir. Oda, genç mühendislerin kendi aralarında dayanışma kuracağı toplulukları, kulüpleri, bölgesel etkinlikleri ve çevrimiçi forumları organize etmelidir.
  • Etik ve Toplumsal Sorumluluk: Teknoloji geliştirmek yalnızca teknik bir mesele değildir; toplumsal, çevresel ve etik boyutları da vardır. Oda, genç mühendislerin bu farkındalığı kazanacağı platformlar oluşturabilir.
  • Kariyer Çeşitliliği Konusunda Farkındalık: Bilgisayar mühendisliğinin yalnızca yazılım geliştirmekten ibaret olmadığını; akademi, AR-GE, girişimcilik, ürün yönetimi, veri bilimi gibi farklı kariyer yollarının da olduğunu oda görünür kılmalıdır.
  • Psikolojik ve Sosyal Destek: İşsizlik kaygısı, düşük ücretler, yoğun rekabet genç mühendislerde ciddi stres yaratmaktadır. Oda, yalnızca mesleki değil, sosyal ve psikolojik dayanışma için de platformlar geliştirebilir.
Bu Makaleyi Paylaşın