Kamucu bilişim politikalarının oluşturulması ve uygulanması konusundaki önerilerimizi, TMMOB Kamucu Politikalar Sempozyumu’nun da ana eksenlerinden olan 4 ana başlıkta toparlayarak aktaracağız: “Kamusal denetim”, “Kamusal hizmet sunumu”, “Kamusal üretim” ve “Kamusal varlıkların korunması”. Bu başlıklarda günümüzde karşılaştığımız uygulamalara da değinecek ve geleceğin kamucu bilişim politikalarının nasıl olması gerektiğini tartışmaya çalışacağız. Ardından, bu 4 ana başlığın her birini etkilediğini düşündüğümüz, kamucu bilişim politikalarının oluşturulabilmesi ve uygulanabilmesi için elzem gördüğümüz şu 4 faktöre dair tespit ve önerilerimizi sunacağız: “Eğitim”, “Altyapı/yatırım”, “Planlama” ve “Demokrasi”. Son olarak, tüm bu alanlarla doğrudan ilişkili bir kavram olan “özgür yazılım”a değineceğiz.
1) Kamusal Denetim
Ülkemizde çeşitli kamu kurumları tarafından kurulup işletilmekte olan çok sayıda bilişim sistemi bulunmaktadır. Tüm yurttaşların yaşamını doğrudan etkileyen birçok işlem günümüzde bilişim sistemleri üzerinden yürütülmektedir. E-devlet uygulamalarından SEÇSİS’e (Seçim Bilişim Sistemi), merkezi sınav ölçme değerlendirme sistemlerinden sağlık bilişim sistemlerine örnekleri daha da çoğaltılabilecek olan bu büyük ölçekli kamu bilişim sistemlerinin sayıları ve yaşamımızdaki yerleri gün geçtikçe artmaktadır. Ancak, sundukları avantaj ve kolaylıkların yanında, bu sistemlerin yurttaşlar ve toplum açısından olumsuz sonuçlar doğurabilecek özelliklerinin olması olasılığı da bulunmaktadır.
Bu sistemlerin doğurabileceği olumsuz sonuçları, kaynağına göre iki ana grupta toplayabiliriz. Birincisi, sistemin barındırdığı hatalar nedeniyle kendi işleyişinden kaynaklanabilecek yanlış sonuçlar ortaya çıkarması olasılığıdır. Örneğin tüm genel ve yerel seçimlerde sandıklardan gelen sonuçların sisteme işlenmesi sonrası seçim sonuçlarını belirleyen SEÇSİS’in tasarımında ya da kodlanmasında bir hata yapılmış ise, seçim sonuçlarının yanlış hesaplanması riskiyle karşı karşıya oluruz. Başka bir örnek olan merkezi sınav ölçme değerlendirme sistemlerinin barındıracağı hatalar, bu sınavlara giren milyonlarca öğrencinin sınav sonuçlarının yanlış hesaplanmasıyla ve hak edilen puanların elde edilememesiyle sonuçlanır. İkinci olarak, sistemlerin kendi işleyişlerinde bir hata bulunmasa bile, dışarıdan gelebilecek saldırılar nedeniyle olumsuz sonuçların doğması olasılığı bulunmaktadır. Örneğin, sağlık bilişim sistemleri ya da KPS (Kimlik Paylaşımı Sistemi) gibi sistemler gizliliği yüksek kişisel bilgileri barındırıp servis etmektedirler. Bu sistemlerde olabilecek güvenlik açıkları, saldırganların sistemlere sızarak yurttaşların kişisel bilgilerini çalmalarıyla sonuçlanabilir.
Değindiğimiz bu olumsuz senaryoların gerçekleşip gerçekleşmeyeceğine dair bir öngörüde bulunma ya da bunların gerçekleşmemesi için öneriler sunma şansımız şu anda bulunmamakta ya da bu sistemler hakkındaki kısıtlı bilgilerimiz ölçüsünde kalmaktadır. Milyonlarca yurttaşın bilgilerinin işlenip saklandığı, seçim ve sınav sonuçlarının belirlendiği, bunlar benzeri kritik süreçlerin işletildiği bu gibi sistemlerin tasarımları, geliştirme süreçleri, işleyişleri ve güvenlik mekanizmalarına dair bilgiler bilişim alanında faaliyet gösteren meslek odalarımız ve diğer uzman kuruluşlarla şeffaf olarak paylaşılmamakta; dolayısıyla kritik bilişim sistemlerinin kamusal denetimi yapılamamakta, meslek örgütlerimiz kamusal görevlerini yerine getirememektedir.
Üyesi olduğum TMMOB Bilgisayar Mühendisleri Odası’nın kuruluşundan bu yana, oda üyesi meslektaşlarımız ve oda kurulları tarafından kamu bilişim sistemlerinin denetiminin gerekliliği vurgulanmaktadır. Bu alanda oda tarafından başlatılan çalışmalar, Seçim Bilişim Sistemi (SEÇSİS) üzerine yoğunlaştırılmıştır. Ülkemizde düzenlenen genel ve yerel seçimlerde kritik bir rol oynayan SEÇSİS’in nasıl bir yapıda kurulduğu, hangi bileşenlerden oluştuğu, hangi süreçlerin işletildiği, hangi güvenlik önlemlerinin alındığı gibi kritik soruların yanıtlanabilmesi ve kamuoyuna doğru bilgi aktarılabilmesi adına oda tarafından oluşturulan çalışma grubunca hazırlanan raporlar kamuoyuyla paylaşılmıştır.
BMO tarafından hazırlanan “Her Yönüyle SEÇSİS” başlıklı rapor [1] 5 Nisan 2017 tarihinde kamuoyuna duyurulmuş ve aynı tarihte yapılan “Referanduma Giderken Seçim Güvenliği ve SEÇSİS” başlıklı basın açıklamasıyla [2] da 16 Nisan 2017 tarihinde yapılacak referandum öncesi SEÇSİS’in seçim sürecindeki önemine ve dikkat edilmesi gerekenlere vurgu yapılmıştır. 24 Haziran 2018’deki cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerine yaklaşılırken BMO tarafından 19 Haziran 2018 tarihinde “Yurttaşlara Çağrı: SEÇSİS’i Hep Birlikte Denetleyelim!” başlıklı bir basın açıklaması [3] yapılarak konunun önemine bir kez daha dikkat çekilmiş; düzenlenen seçimlerin ardından seçim sonuçları incelenerek “24 Haziran 2018 Seçim Sonuçları Veri Analizi” başlıklı bir rapor hazırlanarak, 4 Ekim 2018 tarihinde “YSK’nin ‘Kesin Seçim Sonuçları’ Ne Kadar Kesin?” başlıklı bir basın açıklamasıyla [4] kamuoyuna duyurulmuştur.
Bilişim sistemlerinin kamusal denetimi için atılan bu adımlar önemli olmakla birlikte yolun henüz çok başındayız. Ülkenin geleceğinin belirlenmesinde, sınavlara giren yurttaşlarımızın geleceğinin belirlenmesinde, sağlık verilerinin kaydedilip işlenmesinde ve benzeri diğer birçok alanda çok önemli yer tutan bu sistemlerin nasıl kurulduğu, nasıl çalıştığı, hangi verileri işledikleri, kimlerin bu sistemler üzerinde hangi yetkilere sahip olduğu gibi bilgilerin çoğuna vakıf değiliz. Tüm bu kritik sistemlerin başta meslek odamız BMO olmak üzere alanda uzman kurum ve kişiler tarafından kamu adına denetlenebilmesi için çalışmaların sürdürülmesi gerekmektedir.
2) Kamusal Hizmet Sunumu
Kamucu bilişim politikalarının önemli bir ayağını oluşturacağını düşündüğümüz kamusal hizmet sunumu çerçevesinde öne çıkan en önemli başlıklardan birisi, yurttaşlara nitelikli İnternet erişim hizmeti sağlanmasıdır. Bunun yanı sıra; çeşitli kamu bilişim hizmetlerinin entegre edildiği büyük bir çatı proje olan E-devlet projesi, sağlık hizmetlerinin sunulmasında önemli yeri olan sağlık bilişim sistemleri, belediyelerin çeşitli hizmetlerini sunduğu bilişim sistemleri gibi örnekler de kamusal hizmet sunumu kapsamında değerlendirilip kamucu bir yaklaşımla yeniden şekillendirilmelidir.
İnternet’e erişim imkanları açısından ülkemizin dünyanın birçok ülkesinin gerisinde kaldığı gözlemlenmektedir. Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2019 yılı Hanehalkı Bilişim Teknolojileri (BT) Kullanım Araştırması’na [5] göre, hanelerin %88,3’ünün evden İnternete erişim imkânı bulunmakta iken, genişbant ile İnternet’e erişim sağlayan hanelerin oranı %87,9 olmuştur. Dolayısıyla halen ülkemizde İnternet’e hiç erişemeyen ya da genişbant İnternet altyapısına kavuşamayan milyonlarca yurttaşımızın bulunduğu görülmektedir. Halihazırda sunulan İnternet erişim olanakları da birçok açıdan yetersiz kalmaktadır. TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası’nın hazırlayıp Nisan 2017’de yayımladığı “Bilgi ve İletişim Teknolojileri Yoksulluğu” alt başlıklı, “Bilgi ve İletişim Teknolojileri Raporu – 2016” başlıklı raporu [6], Türkiye’nin bilgi ve iletişim teknolojileri endeksinde yıllar itibarıyla gerileyerek, Afrika ülkeleri seviyesine düştüğüne dikkat çekmektedir. Rapora göre, ülkemizde İnternet bağlantısı hizmetleri dünyanın birçok ülkesine göre daha düşük hızlarda fakat daha pahalı fiyatlarda sunulmaktadır. Tüm yurttaşların yüksek hızlarda genişbant İnternet erişimine sahip olmalarının önündeki en büyük engellerden biri, altyapının yetersiz olması ve gerekli yatırımların yapılmamasıdır. İnternet altyapısının büyük bir bölümü halen Türk Telekom’a ait olup, servis sağlayıcı diğer firmaların bir kısmı da halihazırda Türk Telekom’un altyapısını kullanarak hizmet vermektedirler. İnternet altyapısının günümüz ihtiyaçları açısından yetersiz kalması ve Türk Telekom tarafından gerekli yatırımların yapılmamasının önemli sebeplerinden biri olarak Türk Telekom’un özelleştirilmesi gösterilebilir. Birliğimiz TMMOB ve bağlı odalarıyla çeşitli demokratik kitle örgütlerinin yoğun itirazlarına karşın 2006 yılında Türk Telekom’un özelleştirilmesi, TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası’nın Kasım 2017 tarihinde yayımlanan “Türk Telekom Özelleştirme Raporu”na [7] göre kamunun gelir kaybına, yurttaşların işsiz kalmasına, yönetim ve altyapı zaafiyetine yol açmıştır. Bugün Finlandiya’da, İnternet erişimi hakkı bir temel hak olarak tanımlanmış, İnternet sağlayıcılarının sorumlulukları elektrik ve su hizmetleri sağlayıcıların sorumluluklarıyla denk tutulmuş, tüm vatandaşların kaliteli İnternet hizmetini uygun fiyatlarla edinme hakkı yasal güvence altına alınmıştır. Ülkemizin benzer bir noktaya varabilmesi için İnternet erişim hizmetleri kamusal bir hizmet sunumu olarak değerlendirilip planlanmalı ve yurttaşlarımıza sunulmalıdır.
Bilişim politikaları açısından kamusal hizmet sunumunun öne çıktığı diğer başlık ise çeşitli kamu hizmetlerinin bilişim sistemleri üzerinden sunulmasıdır. Bunun en büyük örneği, çeşitli kamu kurumları tarafından verilmekte olan hizmetlerin tek noktadan verilmesini sağlayan bir çatı projesi olan, turkiye.gov.tr web adresinden hizmet vermekte olan “E-devlet Kapısı” projesidir. Bugün E-devlet aracılığıyla yurttaşlarımız kamu kurumlarının verdiği birçok hizmeti İnternet aracılığıyla alabilmekte, resmi işlemlerini yapabilmektedirler. Gelinen noktada bu projenin hem kurumlardaki iş yükünü azalttığı, hem de yurttaşların bazı hizmetlere erişimini kolaylaştırdığı bilinmektedir. Çeşitli kamu kurumlarının sunduğu hizmetlerin E-devlet projesine entegrasyonu önemli ölçüde sağlanmış görünmekle birlikte, kurumlar arası entegrasyonda eksiklikler yaşandığı gözlemlenebilmektedir. Bu çerçevede, diğer birçok kuruma da veri sağlayan ve farklı sistemlere entegre edilebilen servisler sunan KPS (Kimlik Paylaşımı Sistemi) ve AKS (Adres Kayıt Sistemi) önemli örnekler olarak görünmektedir. Fakat bu sistemlerin sağladığı verilerin hangi kurumlara hangi koşullara bağlı olarak servis edildiği ve bu verilere hangi kişilerin erişim yetkisinin bulunduğu konuları daha şeffaf olarak değerlendirilip iyileştirilmesi gereken noktalardır. Yurttaşların sadece TC kimlik numaraları ile tüm nüfus bilgilerini ya da açık adres bilgilerini sorgulama izinlerinin sadece diğer kamu kurumlarına değil, çeşitli şirketlere de sağlandığı bilinmektedir. Başta bankacılık, sigortacılık, telekom olmak üzere çeşitli sektörlerde faaliyet gösteren birçok özel şirketin bu servisler aracılığıyla yurttaşların verilerine erişebildikleri bilinmektedir. Yurttaşların özel sektörden hizmet almasında kolaylık sağlamasının amaçlandığı düşünülen bu uygulamalar, güvenlik ve kişisel bilgilerin gizliliği açısından zayıflık oluşturmaktadır. Bu ve benzeri bütün uygulamaların sunulmasında, yurttaşların kendi verilerinin üzerinde denetim sahibi olacağı, kendi verilerinin kimlerle paylaşılacağına kendisinin karar vereceği mekanizmaların geliştirilmesi gerekmektedir. Benzer sorunlar, sağlık bilişim sistemleri açısından da güncellik taşımaktadır. Sağlık alanında faaliyet gösteren özel şirketlerin yurttaşların sağlık verilerine kolaylıkla erişebildikleri bilinmekte, sağlık verilerinin özel şirketlere satıldığı haberleri [8] bulunmaktadır. Tüm bu olumsuzlukların önüne geçilmesi ve yurttaşlara sunulan hizmetlerin iyileştirilmesi için, kamusal hizmet sunulan bilişim sistemlerinin geliştirilmesi, kurulması, işletilmesi süreçlerinde kamusal denetimin önemini de tekrar vurgulamak gerekir.
3) Kamusal Üretim
Bilişim sistemlerinin üretiminin iki ana başlıkta ele alınması mümkündür: Donanım ve yazılım. Ne yazık ki günümüzde ülkemizde donanım üretimi konusunda ilerlemiş ve toplumsal ihtiyaçları karşılayacak bir sanayi üretimi bulunmamaktadır. Aslında bu durum sadece ülkemize özgü olmayıp, diğer birçok ülke için de geçerli bir durumdur. Bunun nedeni, bilişim sistemlerinin donanımlarının üretilmesinde dünya çapında tekelleşmiş firmaların bulunması ve bu firmaların sahip oldukları bilgi birikimi ve teknolojik altyapıyı kullanarak sağladıkları gelişmeler ve pazar politikalarıyla tekel konumlarını sürdürmeleridir. Yaygın kullanılan bilişim sistemlerinin kullandığı donanım altyapılarını, günümüzün ihtiyaçlarına uygun işlem kapasitelerinde üretebilecek bilgi birikimine ve teknolojik altyapıya sahip şirket ve ülkelerin sayısı iki elin parmaklarını geçmemektedir. Ülkemizin mevcut koşullarına ve olanaklarına bakıldığında, kısa vadede donanım üretimi konusunda atılım yapılması mümkün görünmemektedir. Daha uzun vadeli bir planlama, eğitim ve altyapı yatırımlarını gerektirecek bu alana dair söyleyeceklerimizi şimdilik bunlarla sınırlı tutup, kısa vadede daha hızlı gelişmeyi yakalamanın mümkün olduğunu düşündüğümüz yazılım üretimi konusuna değineceğiz.
Ülkemizde bulunan kamu kurumlarının birçoğunda bir bilgi işlem / bilişim birimi bulunmakta, bu birimler kurumun ihtiyaçları doğrultusunda çeşitli yazılımlar üretilebilmektedir. Kamusal yazılım üretimi konusunu, bu sempozyum kapsamında, kamu kurumları tarafından ve/veya kamu kurumları için geliştirilen yazılımlar açısından değerlendirmeye çalışacağız. Bu noktada hem bu yazılımların kimler tarafından (kurumun kadrolu personeli, sözleşmeli personel, taşeron, danışman vs) üretildiğinin hem de üretilen yazılımın mülkiyetinin kime ait olduğunun tartışılması gerektiğini düşünüyoruz.
Son yıllarda kamuda birçok kurumda karşılaşılan bir durum olan kadrolu personel alımı yerine güvencesiz istihdam biçimlerinin tercih edilmesi, bilgi işlem birimlerinde de görülmektedir. Kurumların bilgi işlem birimlerinde kadrolu personel yerine sözleşmeli personel çalıştırılmakta, “danışmanlık” ya da “hizmet alımı” gibi kalemlerle özel sektörden geçici personel temini yapılmaktadır. Kurumlarda kadrolu çalışan bilişim personellerinin bulunmaması ya da yetersizliği sebebiyle bilişim birimlerinde kurum hafızası oluşturulamamakta ya da korunamamakta, kurumun kendi ihtiyaçlarına dönük yazılımları kendisinin üretmesi zorlaşmakta ve dışarıdan yazılım teminine mecbur kalınmaktadır. Yazılım alanında kamusal üretimin artışı için, kamuda güvenceli istihdam politikalarının uygulanmasının daha yararlı olacağını düşünmekteyiz.
Kamu kurumları tarafından üretilen yazılımların mülkiyetinin kime ait olması gerektiği, son yıllarda gündeme sık gelen oldukça önemli bir konudur. Kurum personeli tarafından geliştirilmiş de olsa, kurumun ihtiyaçları doğrultusunda sipariş edilerek özel sektörden temin edilmiş de olsa, üretilen yazılım için harcanan kaynaklar kamu kaynaklarıdır. Bu yüzden, kamu kurumlarınca üretilen yazılımların mülkiyetinin kamuya (topluma) devredilmesini, yani bu yazılımların birer “Özgür Yazılım” haline getirilmesini savunmak mümkündür. Avrupa Özgür Yazılım Vakfı (Free Software Foundation Europe – FSFE), 2017 yılında başlattığı bir kampanyayla Avrupa Birliği ülkelerinde kamu kurumları tarafından üretilen, yani vatandaşların vergileriyle finanse edilen yazılımların mülkiyetinin kamuya devredilmesini talep ederek “Public Money, Public Code” başlıklı bir kampanya [9] başlatmıştır. Ülkemizde ise Linux Kullanıcıları Derneğii “Halkın Parası, Halkın Kodları!” başlıklı bir basın açıklamasıyla [10] bu kampanyayı desteklediğini duyurmuş ve “Halkın parasıyla üretilen kod, halka açık olmalıdır!” demiştir.
4) Kamusal Varlıkların Korunması
Geleceğin bilişim sistemlerini kamucu bir yaklaşımla kuracağımız zaman dikkate almamız gereken önemli konulardan bir diğeri de kamusal varlıkların korunmasıdır. Söz konusu olan bilişim alanı olduğunda, hem “gerçek” kamusal varlıkları, hem de “sanal” kamusal varlıkları göz önünde bulundurmamız gerekir.
Diğer birçok sektörün olduğu gibi, bilişim sektörünün bileşenleri olan bilişim sistemlerinin de doğal varlıklara etkisi bulunmaktadır. Bilişim sistemlerinin yaygınlığı ve kullanım düzeyleri arttıkça; kurulan veri merkezlerinin, denizlerin altından geçen kabloların, uzaya gönderilen iletişim uydularının miktarı ve bunlara bağlı olarak kullanılan enerji miktarı da artmaktadır. Diğer yandan artık birçok kurumda kağıdın yerini bilişim sistemleri almış, birincil kayıt ortamı olarak bilişim sistemleri kullanılmaya başlanmıştır. Bu durum kağıt tüketimini azaltmakta fakat bilişim sistemlerine olan bağımlılığı artırmakta; olası veri kayıplarının önüne geçilebilmesi için verilerin birden fazla merkezde depolandığı yedekli, felaket kurtarma senaryolu sistemleri yaygınlaştırmaktadır. Halihazırda ülkemizin başta İstanbul ve Ankara olmak üzere birçok kentinde kamu kurumları ve şirketler tarafından kurulmuş veri merkezleri faaliyet göstermektedir. Dolayısıyla, bilişim sistemlerinin doğal kamusal varlıklarımıza verdiği zarar artmaktadır. Yeni kurulacak olan bilişim sistemlerinin planlanmasında gereksinim analizleri yapılmalı, sistemler gereksinimler doğrultusunda ölçeklendirilerek kurulmalıdır.
Başlangıçta “sanal” olarak niteleyerek ayırdığımız kamusal varlıklarımız ise kamusal verilerimizdir. Bugün devletin biz yurttaşlarına dair sahip olduğu bilgilerin belki de tamamı bilişim sistemlerinde saklanmaktadır. Bunlar arasında nüfus kayıt bilgileri, adres bilgileri, sağlık bilgileri gibi çok kritik bilgiler bulunmaktadır. Bireyler olarak devletten beklediğimiz, bu kişisel bilgilerimizin güvenliğinin ve gizliliğinin sağlanması, onayımız olmadan bu bilgilerin üçüncü kişilerle paylaşılmamasıyla sınırlı olabilir. Öte yandan sadece kendi kişisel bilgilerimizi değil, milyonlarca yurttaşın kişisel bilgilerinin bir arada saklandığını göz önünde bulundurursak, tüm bu veriler aynı zamanda bir kamusal varlık olarak değerlendirilmelidir. Milyonlarca yurttaşın adres verisi ya da milyonlarca yurttaşın sağlık verisi, kötü amaçlı kullanıldığında toplumsal yıkımlara yol açabilecek birer kamusal değerdir. Bu yüzden, kamusal varlık olarak verilerimizin kem gözlerden saklanması için bilişim sistemleri buna göre tasarlanmalı, erişim ve paylaşım politikaları buna göre belirlenip uygulanmalıdır.
Eğitim, Altyapı/Yatırım, Planlama, Demokrasi
Kamucu bilişim politikalarının oluşturulması ve uygulanması için gerekli gördüğümüz konuları 4 ana eksende ele aldık. Bu bölümde ise, yukarıda ele aldığımız 4 ana eksenin gelişimini de etkilediğini düşündüğümüz 4 ayrı faktöre değineceğiz. Eğitim, altyapı/yatırım, planlama ve demokrasi faktörlerinde yapılacak olan iyileştirmeler, kamucu bilişim politikalarının oluşturulması ve uygulanmasında doğrudan etkili olacaktır.
Kamucu bilişim politikalarının oluşturulup uygulanabilmesi için, öncelikle yetişmiş nitelikli insan gücüne ihtiyaç duyulmaktadır. Bu ihtiyacı gidermenin en etkin yolu da nitelikli bir eğitim sunmaktan geçmektedir. ÖSYM’nin 2019 yılı üniversiteye giriş sınavı kılavuzunda, Bilgisayar Mühendisleri Odası kapsamındaki meslek disiplinlerinde (Bilgisayar Mühendisliği, Bilgisayar Bilimleri Mühendisliği, Bilgisayar ve Enformatik Mühendisliği, Bilgisayar Sistemleri Mühendisliği, Bilgisayar ve Kontrol Mühendisliği, Yazılım Mühendisliği, Bilişim Sistemleri Mühendisliği, Yazılım ve Bilişim Mühendisliği) açılan lisans programlarının toplam sayısı 375, öğrenci kontenjanı 13 binin üzerindedir. Son yıllarda birçok ilde açılan altyapısı yetersiz üniversitelerde açılan bölümler arasında sıklıkla yer alan bölümlerden biri de bilgisayar mühendisliği bölümleri olmuştur. Fiziksel altyapısı olmayan, yeterli sayıda ve nitelikte öğretim görevlisi, araştırma görevlisi bulunmayan bölümler açılarak ilgili kontenjanların sayısı 13 binin üzerine çıkarılmış ancak bu disiplinlerin gerektirdiği bir eğitim kalitesi yakalanamamıştır. Yine 2019 üniversiteye giriş sınavı sonuçlarına göre, bu lisans programlarından bazılarına, 40 matematik sorusundan sadece 4 matematik neti yapan öğrencilerin yerleşebildikleri görülmektedir. Bu altyapısı yetersiz bölümlere düşük puanlarla yerleşerek yetersiz öğrenim gören meslektaşlarımız ya da meslektaş adaylarımız, mezuniyet sonrası büyük hayal kırıklıklarıyla karşılaşmakta, birçoğu iş bulamamakta, başka sektörlere ve mesleklere yönelmekte ya da piyasada çok düşük ücretler karşılığında çalışmak durumunda kalmaktadırlar. Kamucu bilişim politikalarını oluşturup uygulayacak nitelikli bilişim personellerini yetiştirmek için, öncelikle altyapısı ve öğretim kadrosu yetersiz lisans programları kapatılmalı, mevcut diğer bölümlerin de iyileştirilmesi için destek sağlanmalıdır. Öte yandan, lisans öncesi döneme, ilk ve orta öğretim programlarına bakıldığında da bilişim alanını ilgilendiren güncel gelişmelerle karşılaşılmaktadır. Bunların başında, artık ilk ve orta öğretim düzeyine inmiş bulunan ve gittikçe yaygınlaşan “kodlama” eğitimleri gelmektedir. Birçok özel eğitim kurumu, öğrencilere “kodlama” dersleri verildiği vaatleriyle velileri kendilerine çekmeye çalışmakta, okullar dışında da ilk ve orta öğretim öğrencilerine dönük özel kurslar düzenlenmektedir. “Kodlama” eğitimlerinin popülist bir yaklaşımla bir pazarlama aracı olarak kullanılarak ilk ve orta öğretim düzeyindeki öğrencilere elzem olarak sunulmasını doğru bulmuyoruz. Geliştirdiğimiz yazılımların kodlarının yazılması süreci meslek disiplinimizin bir parçası olmakla birlikte, esasen bilgisayar bilimleri ya da mühendisliğinde kullanılan araçlardan sadece bir tanesidir. Geleceğin bilişim profesyonellerini yetiştirmek için, ilk ve orta öğretim düzeyindeki tüm gençlere verilmesi gereken eğitim “kodlama” eğitimi değil, öncelikle nitelikli matematik eğitimi olmalıdır.
Kamu kurumlarının bilişim altyapıları için her yıl ciddi bütçelerle yatırımlar yapılmaktadır. Büyük sunucu sistemleri, veritabanı sistemleri için satın almalar yapılmakta, bu sistemlere oldukça yüksek fiyatlar ödenmektedir. Ne yazık ki kamu kaynaklarıyla yapılan bu yatırımların büyük bir kısmı, tekelleşmiş yazılım firmaları tarafından üretilmiş olan özel mülk yazılımlardan oluşmaktadır. Üstelik, milyonlarca Türk Lirası harcanarak yapılan bu yatırımlarla alınan sistemlerin mülkiyeti kuruma ait olmamakta, yapılan lisans sözleşmeleriyle sadece o yazılımların belirli sürelerde kullanım hakları elde edilebilmektedir. Örneğin, çok bilinen bir veritabanı sisteminin fiyatlandırması, sistemin kurulduğu donanımın çekirdek sayısı üzerinden yapılmakta ve bu da ürünün maliyetini katlayarak artırmakta, sahibi olunmayıp sadece kullanım hakkı kiralanan bir sistem için milyonlarca TL harcanmış olmaktadır. Oysa aynı işlevi başarıyla yerine getiren, lisans bedeli bulunmayan ve kullanım hakkına değil tam anlamıyla mülkiyetine sahip olunan özgür yazılım alternatifleri bulunmaktadır. Kamucu bir yaklaşımla yapılacak olan bilişim altyapısı yatırımlarında, özgür yazılımlara öncelik verilmelidir. Bu sayede, tekelleşmiş yazılım firmalarının bize sadece kullanım hakkını verdiği ve fakat nasıl çalıştığını dahi bilemediğimiz sistemleri için değil; hem nasıl çalıştığını görüp anlayabildiğimiz hem de tam anlamıyla sahibi olduğumuz sistemler için kaynaklarımız kullanılmış olacaktır.
Diğer tüm alanlarda olduğu gibi, bilişim alanında da sağlam temellere dayanan bir planlama yapılmadan gerçekçi politikalar oluşturulması mümkün değildir. Dolayısıyla, kamucu bilişim politikalarının oluşturulmasını etkileyen önemli faktörlerden biri olarak planlamayı çok önemsiyoruz. Ülkemizin beşeri ve iktisadi koşullarını baz alıp bilim ve mühendislik verileriyle beslenerek yapılacak planlamayla geleceğin bilişim sistemlerinin çok daha verimli, güvenli, ekonomik ve sürdürülebilir sistemler olacağını öngörüyoruz.
Son olarak, demokrasi kavramında özetlediğimiz fakat onunla birlikte eşitlik, adalet, insan hakları, ifade özgürlüğü gibi diğer birçok kavramın da dahil olduğu politik ve toplumsal faktörlerin, kamucu bilişim politikalarının oluşturulup uygulanmasında çok önemli yeri olduğunu düşünüyoruz. Gerek BMO bünyesinde yapılan çalışmalar gerekse kişisel gözlemlerimiz, son 3 yılda ülkemizin yetişmiş bilişim uzmanlarının yoğun bir şekilde başka ülkelere yerleşmekte olduğunu göstermektedir. Kamucu bilişim politikalarını oluşturup uygulayacak insan kaynağımız olan, bu alanda kendini yetiştirmiş meslektaşlarımız, iş arkadaşlarımız, bilişim sektöründe kendini kanıtlamış birçok yurttaşımız ülkeden ayrılmıştır. Başka ülkelere giden meslektaşlarımızın büyük çoğunluğu, gittikleri ülkelerde buradakinden daha fazla gelir elde ettikleri için değil; ülkemizde bulamadıkları huzuru bulabilmek, gelecek kaygılarından kurtulabilmek, çocuklarını güvenle yetiştirebilmek gibi amaçlarla gitmektedirler. Bu beyin göçünü durduracak şartları sağlayamadığımız takdirde kamucu bilişim politikalarını planlayıp uygulayacak yeterli insan kaynağımızı bir araya getirmekte zorluk çekileceği aşikardır.
Kamucu Bilişim Politikaları için Olmazsa Olmaz: Özgür Yazılım
Özgür yazılım [11], bu sunuş kapsamında ele alınan bilişim politikaları ve ilgili etkenlerin tümüyle doğrudan alakalı olan bir bilişim hareketidir. 1980’li yıllarda doğmuş olan bu hareket, üretilen yazılımların kullanıcılara 4 temel hakkı vermesi gerektiğini savunur: Kullanma hakkı, değiştirme hakkı, kopyalama/dağıtma hakkı, değiştirilmiş kopyalarını dağıtma hakkı. Yazılım üzerinde sahip olunan bu 4 temel hak, yazılımın mülkiyetinin tamamen toplumsallaştırılmasını sağlamış olur. Özgür yazılımla, sadece üretilen bir ürün olarak çalışır durumdaki yazılımın değil, onu üretmeyi sağlayan kaynak kodlarının da mülkiyeti toplumsallaştırılır. Bu sayede, hem yazılımın nasıl çalıştığı ona sahip olan herkes tarafından görülüp incelenebilir, hem isteyen herkes tarafından yazılım istenildiği gibi değiştirilebilir.
Kamucu bilişim politikaları için önerdiğimiz 4 ana eksenin tümü için de önemli bir kavramdır özgür yazılım. Kaynak kodları herkesin erişimine açık olduğu için, özgür yazılımlar doğaları gereği kamusal denetimden geçmektedirler. Kamusal hizmet olarak sunulan bilişim sistemlerinde özgür yazılımların kullanılması durumunda, dile getirdiğimiz ve çözüm bekleyen sorunların çözülmesi kolaylaşacaktır. Özgür yazılımların üretim süreci, doğal bir kamusal üretim sürecidir; zira özgür yazılımlar İnternet ortamında, katkı vermek isteyen tüm geliştiricilerin açık katkılarıyla, şeffaf karar alma süreçleriyle geliştirilmektedir. Son olarak, kamusal varlıklarımızın korunması konusunda da özgür yazılımlar topluma gerekli gizlilik ve güvenlik altyapısını sağlayabilecek tek çözümdür. Çünkü ancak kaynak kodlarını görüp inceleyebildiğimiz bir yazılımın, verilerimizi onayımız olmayan şekillerde işlemediğinden emin olabiliriz.
Kaynaklar:
[1] https://www.bmo.org.tr/2017/04/05/her-yonuyle-secsis-raporu-yayinlandi/
TMMOB Bilgisayar Mühendisleri Odası tarafından hazırlanan “Her Yönüyle SEÇSİS” adlı rapor, 05.04.2017 tarihinde odanın web sitesinde yayımlandı. Rapora, PDF dosya formatında şu adresten erişilebilir: https://www.bmo.org.tr/wp-content/uploads/2017/04/BMO_RAPOR_v2-01-1.pdf
TMMOB Bilgisayar Mühendisleri Odası tarafından 05.04.2017 tarihinde yapılan “Referanduma Giderken Seçim Güvenliği ve SEÇSİS” başlıklı basın açıklaması.
[3] https://www.bmo.org.tr/2018/06/19/yurttaslara-cagri-secsisi-hep-birlikte-denetleyelim/
TMMOB Bilgisayar Mühendisleri Odası tarafından 19.06.2018 tarihinde yapılan “Yurttaşlara Çağrı: SEÇSİS’i Hep Birlikte Denetleyelim!” başlıklı açıklama.
[4] https://www.bmo.org.tr/2018/10/31/ysknin-kesin-secim-sonuclari-ne-kadar-kesin/
TMMOB Bilgisayar Mühendisleri Odası tarafından hazırlanan “24 Haziran 2018 Seçim Sonuçları Veri Analizi” başlıklı rapor, 04.10.2018 tarihinde yayımlandı. Rapora, PDF dosya formatında şu adresten erişilebilir: https://www.bmo.org.tr/wp-content/uploads/2018/10/BMO_24-Haziran-2018-Veri-Analizi.pdf
[5] http://tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=30574
Hanehalkı Bilişim Teknolojileri (BT) Kullanım Araştırması, 2019. Sayı: 30574. 27 Ağustos 2019.
[6] http://www.emo.org.tr/genel/bizden_detay.php?kod=118161&tipi=3&sube=0
TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası tarafından hazırlanan “EMO Bilgi ve İletişim Teknolojileri Raporu-2016”, Nisan 2017’de yayımlandı. Rapora, PDF dosya formatında şu adresten erişilebilir: http://www.emo.org.tr/ekler/c_e7cb00fe7a7a783_ek.pdf
[7] http://www.emo.org.tr/genel/bizden_detay.php?kod=124206
TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası tarafından hazırlanan “Türk Telekom Özelleştirme Raporu”, Kasım 2017’de yayımlandı. Rapora, PDF dosya formatında şu adresten erişilebilir: http://www.emo.org.tr/ekler/f39ebc459ec583f_ek.pdf
[8] https://ttb.org.tr/haber_goster.php?Guid=49b4a800-a893-11e9-817d-dfeaf81da5e5
Türk Tabipleri Birliği tarafından yapılan “SGK, kişisel sağlık verilerini paylaşacak!” başlıklı açıklama.
Avrupa Özgür Yazılım Vakfı (Free Software Foundation Europe – FSFE) tarafından yürütülen “Public Money, Public Code” kampanyasının web sitesi.
[10] https://linux.org.tr/2017/09/halkin-parasi-halkin-kodlari/
Linux Kullanıcıları Derneği tarafından 27.09.2017’de yapılan “Halkın Parası, Halkın Kodları!” başlıklı basın açıklaması.
[11] https://www.gnu.org/philosophy/free-sw.tr.html
Not: Bu bildiri ilk olarak TMMOB Kamucu Politikalar Sempozyumu‘nda sunulmuştur. Tüm oturumların ses kayıtlarına buradan ulaşabilirsiniz.