Yazılımcının İş Günü – I

BM Dergi
403 Görüntüleme
5 Dk Okuma Süresi

Sabah uyanır uyanmaz kahve içme ihtiyacı bende nasıl hasıl oldu? Alarmla uyandığım hiçbir sabah yataktan mutlu kalktığımı hatırlamıyorum. Sanki beni ayıltması için bel bağladığım kahveyi, hala uykum olduğu ve insani şartlarda daha fazla uyuyabileceğim gerçeğini bana unutturması için içiyorum. Bana sabahı unutturması için ve bu nedenle uyanır uyanmaz kahve koyuyorum.

Eğer dünden kalan yetiştirilmesi için ensemde boza pişirilen bir iş yoksa elimde, gece uykum muhtemelen bir kez bölünmüştür ve kendimi o kadar da kötü hissetmiyorumdur. Eğer içinde olduğumuz gün,  haftanın sonlarına doğruysa kendimi daha da iyi hissediyorumdur. Ancak hafta başı ve iş stresiyle kabuslar gördüysem, her şeyi bırakıp memlekete dönme isteği o kadar ağır basar ki bir gün böyle bir sabah İstanbul’u terk edeceğime eminim.

Kalkar kalkmaz adına Daily dediğimiz toplantıya gireriz. Zaten alarmımı bu toplantıya göre organize ederim, uyanırım, toplantıya girerim, bu ne zaman bitecek sorularını geçiştirmeye çalışırım. Topu yönetim dışında başka bir meslektaşıma atmam, benim de bazı kırmızı çizgilerim var. Sınıf mücadelesini iş hayatıma getiremesem de en azından hala sınıf etiğinin bir parçasını iş hayatımda yaşatıyorum. Patronların ellerindeki kırbaçla bizi çim pistte koşturmasına izin veremem. Toplantıda da bu stratejiyle yanıtlar verir, geçerim. Sonrasında iş başlar.

Yazılımcılar ve birçok beyaz yakalının kabus sesleri vardır, hani yıllar geçse de duyduğunuzda ürktüğünüz uygulamadan mesaj gelme sesleri, arama sesleri. Eskiden bu kadar teknoloji yoktu. İlk işimde masamda bir telefon vardı, ne zaman çalsa bana mesai kitlenirdi, hani o ücretleri hiç ödenmeyen mesailerden biri. O telefonun sesini yıllar sonra bir AVM’nin en üst katındaki bir spor salonunda duyduğumda ürperdiğimi hatırlıyorum. Ölümlü varlıklarız, sınırlı zamanımız var. Bu zamanın çoğunu tanımadığım biri parasına para katsın diye harcamak ağrıma gidiyor.

Öğle arasına kadar çalışırım. Aramalar, mesajlar, mailler etrafında dolaşırım. Bir iş üzerinde uğraşırken bir telefon gelir, başka bir işin acil olduğu söylenir. Ona bakarken eski işimi unuturum, gitmemesi gereken bir kod teste çıkar vs. Bir şekilde olanlar benim hatam olur ve fazla mesaiyle bu hatayı telafi etmek bana düşer. Yaşamdaki adaletsizler ağrıma gitmeye devam eder. 

Mesai saatlerinin başlangıçları az çok bellidir de bitişlerini kimse bilmez. Bir anda acilleşiveren işlerin saat 17:30’a doğru gelme gibi huyları vardır. Ben de kafam çok atıksa görmemiş gibi yapmaya ya da akşam işimin olmadığını düşünüp, “bugün halledeyim yarın akşamım bari boşa çıksın” diyerek çalışmaya karar kılarım. Yaşamım için işten ne koparabilirsem kârdır.

İnsan bu belirsizlikler içinde nasıl yaşar? Pek plan yapamaz mesela, bir spor türüne merak salsa düzenli antrenmanlara katılamaz. Hoşlandığı biriyle bir yemek ayarlayamaz. İş günümün başlangıcının belirli olmasıyla sonunun muğlak olması, her zaman planların bozulabileceğini gösterir. Türkiye’nin politik yaşamı gibi, her an bir olağanüstü hal olabilir, bazen o kadar sık olağanüstü hal olur ki, yeni normalimizin kendisi olağanüstüdür. Bu arada geçen, işten arta kalan zamanlarda birkaç makale okudum da meğer sadece Türkiye böyle değilmiş.

Sandalyede oturdukça boynum ağrır, biraz gider kanepeye uzanırım, elimde telefonla dünyanın yok oluşuna dair haberleri okurum, sonrasında tekrar işe dönerim. Ben hiçbir apokaliptik filmde bu kadar distopik bir senaryo görmedim. Benden çok daha kötü koşullarda çalışanlar da var. Hiç çalışmadan, 7 sülalesi tek taş atmadan, tek tuşa basmadan yaşayabilecekler de var. Bu noktada şükretmem mi gerekir, yoksa hırslanıp sonunculardan bir olmaya mı çalışmam mantıklıdır? Bence hiçbiri, sadece kendimiz için değil hayvanlar için de, ağaçlar için de, akan suyun hatırına bu eşitsizliği yaratan neyse bulup yok etmek gerekir. Aksi takdirde bireysel depresyonlarımızı erdem sanıp, ruhumuzu kendimizi yiyerek doyurmaya devam ederiz.

Ahmet

Edward Hopper’ın “Office in a Small City” (1953) adlı eseri, Whitney Amerikan Sanat Müzesi’nin koleksiyonundan alınmıştır. Görsel, bu yayında kâr amacı gütmeyen bir bağlamda kullanılmaktadır.

(İş gününe dair bu günce yazıları yazarlar seçtikleri isimlerle yayınlayabiliyorlar. Siz de iş günlerinizden birini içinizden geldiği gibi anlatmak ve seçtiğiniz bir isimle dergimizde yayınlanmasını isterseniz, yazınızı adresimize iletebilirsiniz.)

ETİKETLENDİ:
Bu Makaleyi Paylaşın
TarafındanBM Dergi
Follow:
Bilgisayar Mühendisleri Odası Resmi Yayın Organı