Bilişim çalışanları için uzaktan çalışma deneyimleri Kovid-19 salgınından önce başlamıştı. Salgın ile birlikte yaygınlaştı. “Karavan Sohbetleri”ni gerçekleştirme nedenlerimizden biri bu. Uzaktan çalışmaya doğru hızlı bir kayış varken karavanda yaşamayı konuşacağız. Tümüyle karavanda yaşam kurgulanabilir mi? Olanaklı mıdır? Keyifli midir?
Bilişim çalışanları içinde serbest çalışanların (“freelance”) sayısı artıyor. Bunlara bir işyerinden emekli olup daha serbest bir çalışma yaşamına geçenleri de ekleyebiliriz. Karavanda yaşamayı tercih eden “emekli” ya da serbest çalışan bilişimcilerle sohbet ederken geçmişe de döneceğiz ve şunları soracağız: “Ne için ve nasıl çalıştık?”, “Daha farklı kurgulayabilir miydik?”
Karavan yaşamını tercih edenlerle sohbet ettiğinizde, onlardaki heyecanı, coşkuyu, konuşmalarındaki renkliliği mutlaka fark edeceksiniz. Diğer yandan tahmin edebileceğiniz gibi karavan dünyasında da her şey güllük gülistanlık değil. Bu dünyayı merak edenler, keyifli yanlarının yanından zorluklarını öğrenmek ve daha bilinçli ilk adımı atmak isteyenlerin de bulabileceği bilgiler olacak bu sohbetlerde.
Fikret Nadi Çelik
Balıkesirli. ODTÜ Bilgisayar Mühendisliği 83 yılı mezunu.
Hayatta en büyük hayal kırıklığı, çoğu zaman hayallerin gerçekleşmesidir. Gerçekleşince önceden görmediğiniz, tahmin edemediğiniz olumsuzluklarla karşılaşıyorsunuz. Bu nedenle vazgeçebiliyorsunuz bile. Karavanda yaşamak benim hayalimdi ve gerçekleştirebildim. Çok mutluyum ve vazgeçmeyi düşünmüyorum.
Minimal yaşamı seviyorum. Ankara’da yaşadım ve çalıştım. Ama hep kaçmayı düşündüm. 2015 yılında işyerinde projelerimi tamamlayınca Ege’ye kaçtım. Bir ev aldım. İzmir’e yerleşince bisiklete bindim, ud çaldım, gezdim, ama yetmedi. Bu sakin yaşam bana yetmedi. Sağa bakacağım, sola bakacağım, böyle bir hayat hayale etmemiştim. Oğlum da okulunu bitirince karavan gibi bir şeye sığınayım, daha büyük bir fıçım, elektronik bir fıçım olsun dedim. Ne iyi etmişim.
Sahip olduğum neredeyse her şey yanımda. Onunla dolaşıyorum. Yeni arkadaşlar ediniyorum. Eğer bir şey alacaksanız paranın önemi var. 2 yıl çalışıp para kazandığımda ne alabilirim diye düşündüm. Evim var. İyi bir araba alabilirim belki dedim. Ee sonra ona bakıp, yıllarımı bunun için harcamışım diyecektim. Büyük hedefleriniz olmayınca, minimal yaşamı tercih ediyorsanız paranın da önemi kalmıyor.
Karavan yaşamı doğaçlama bir yaşam aslında. Sörf öğrenmek istiyorum örneğin. Çeşme’de fiyatlar çok yüksek. Akyaka daha uygun. Her yerde kalabilecek nokta yerler belirliyorum. Pandemide ben hiç hapis hayatı yaşamadım. Günlerimi açık havada deniz kenarında geçirdim.
Karavan deneyimi yaşadıktan sonra şöyle düşünüyorum: İşe başladığımda, araba ve evden sonra üçüncü hedefim karavan olurdu. Ankara’da kalan biri Ankara’nın çevresinden ne kadar haberdar? Bir yere gitmek isterseniz plan yapmanız gerekiyor. Bir yerde konakladığımda, örneğin kardeşimin evinde bile, yatmak için karavana dönüyorum.
Ömer Hayyam: “Karşıtlar hep beraber vardır” demiş. Sıkıntıları yok mu, çok. Doğadaki tozu, sineği pislik olarak görüyorsanız bu yaşam size uygun değil. Hiçbir hayvan beni rahatsız etmiyor.
Türkiye’de yazlık alırsanız ÖTV ödemiyorsunuz. Ama 5 yıldan küçük araba alırsanız ÖTV ödemeniz gerekir. Kural ve denetim yok. Kategoriler ve ayrımlar yok. Hepsi karavancı diye bakılıyor ve hepsi çevreyi kirletir diye varsayılıyor. Fırsatçılık yaygın. Denetim yok. Örneğin Köyceğiz’de, kaymakam emri var: “Burada duramazsın!”
Maalesef karavancılık gecekondu gibi. Mevzuatı yok.
Zorlukları aşmayı göz alıyorsanız tavsiye ediyorum. Olumlu düşününce beyin problemleri çözme yönünde yol alıyor. Önünüze çıkan zorlukları aşıp geçiyorsunuz.
Osman Turan
Trakya Bilgisayar Mühendisliği 2013 yılı mezunu, Karslı
Ankara’da doğup büyüdüm. İstanbul’da yaşıyorum. Çadır ya da bungalov tatilini seviyordum. Gökyüzünü ve yıldızları görebiliyor olmak, doğayla iç içe yaşamak istiyorum. Geçen sene tatile çıkamadım. Karavan kiralamak istedim. Kiralar çok yüksek. Titiz ve rahatıma düşkün biri olduğum için karavan satın almak yerine kendi karavanımı yapmaya karar verdim. Üretmeyi, yaratıcı olmayı seviyorum. İstanbul’da tek başına, bir eve sıkışmış olarak hayatımı geçirmek istemiyorum. Üniversiteden önce kalıp ustası olarak çalıştım. Bu deneyim kendi karavanımı yapma konusunda beni cesaretlendirdi.
Büyük şirketlerde çalıştım. Karar süreçlerinin neredeyse dışında kalıyoruz ve işimize yabancılaşıyoruz. Karavanımı adım adım tamamlarken Türkiye’de diğer üretim alanlarında işleyişin farklı olmadığını gözlemledim. İyi ve sağlam karavan parçalarını bulmak o kadar güç ki! Kendi karavanımı yapmak, bu nedenle bile doğru bir karar oldu.
Sigorta, yemek fişi bana yeterli gelmiyor. Deniz havası da istiyorum. Ayağımı toprağa değdirmek istiyorum. COVID-19 pandemisinden önce sabah evden çıkmak ve akşama eve girmek 11 saatimi alıyordu. Evden çalışmak bu açıdan tercihim. Diğer yandan bir eve sıkışıp kalmak da istemiyorum.
İyi eğitim aldık. Kentlere dolduk. Doğadan uzaklaştık. Köleleştik gibi geliyor bana. Karavanla birlikte tüketim alışkanlıklarım değişti. İhtiyaçlarımızdan daha fazlasını tüketiyorduk. Bir hamur işini yapıp sosyal medyada paylaşarak mega kentlerde ne iyi yaşadığımızı kanıtlamaya çalışıyoruz sanki. “Evet biz yaşıyoruz” demek istiyoruz. Ücretlerimiz ortalamanın belki üzerinde. Yine de çok az biriktirebiliyoruz.
Karavanlı yaşamla birlikte daha fazla kişiyle konuşuyorum. Sosyal mecradaki paylaşımlarım azalıyor. Hayatın içerisine daha çok girdiğimi hissediyorum.