Linux Kullanıcıları Derneği bu yıl 25. yaşını kutluyor. BMO Özgür Yazılım Çalışma Grubu Başkanı Efe Çiftci, Derneğin Nisan ayında yapılan 20. Olağan Genel Kurulu sonrası göreve gelen Yönetim Kurulu Başkanı Türker Gülüm ile bir söyleşi gerçekleştirdi. BM Dergi olarak LKD’nin 25. kuruluş yıldönümü kutluyor ve çalışmalarında başarılar diliyoruz.
EÇ: Türker Bey, bize kendinizden bahsedebilir misiniz?
TG: Ankara’da doğdum büyüdüm. İşçi bir baba ve ev hanımı bir annenin ikinci oğlu olarak 1969’da doğdum. O dönemlerde bir işçi çocuğu TED Ankara Kolejinde okuyabiliyordu. Üniversitede ODTÜ Makine Mühendisliği Bölümünü kazandım. 1991 yılında mezun olduktan sonra yüksek lisans yapmaya karar verdim ve aynı bölümde yüksek lisansa başladım. Eş zamanlı olarak ODTÜ’de araştırma görevlisi olarak çalışıyordum. 1994 yılında yüksek lisansı tamamlayıp Kıbrıs Yakın Doğu Üniversitesinde öğretim görevlisi olarak çalışmaya başladım ama Makine Mühendisliği Bölümünde değil, bilişim ile ilgili bir bölümde çalışıyordum. Verdiğim dersler birisi o dönemin yaygın dillerinden olan Pascal’dı, diğeri de numerik analiz idi. Doktoraya da aynı üniversitede başladım ancak tamamlayamadan ayrıldım.
Askerlik sonrasında TÜBİTAK’ta baş uzman olarak çalışmaya başladım. Zaman zaman çalıştığım birimin adı değişti. 2006 yılında bilişim hizmetleri müdürlüğünde müdür görevinden ayrılarak özel sektöre geçtim. Deneyimlerimizi yansıtacak şekilde, açık kaynak kodlu ve özgür yazılım dünyasından bir ekonomi oluşturmak amacıyla 2007 yılında üç ortak olarak Profelis Bilişim’i kurduk. O zamandan beri Profelis Bilişim’de yönetici ortak olarak çalışıyorum.
EÇ: Makine mühendisliği mezunuyum dediniz, bilişim sektörüne sizi çeken şey ne oldu?
TG: Aslında üniversite hayatım çok şanslı bir dönemde geçti. ODTÜ’ye bilgisayarın yaygın olarak girmesi, internetin Türkiye’ye yine ODTÜ ve TÜBİTAK tarafından getirilmesi gibi dönemlerin hem tanığı oldum, hem de bazı durumlarda gelişmelerin içinde bulunma şansı elde ettim. Henüz makine mühendisliğinden mezun olmadan önce değerli hocamız Prof. Dr. Bilgin Kaftanoğlu’nun öncülüğüyle kurulan CAD-CAM laboratuvarında ilk defa ciddi şekilde bilgisayarlarla haşır neşir olmaya başlamıştım.
Lisansı bitirdikten sonra yüksek lisansa yine makine mühendisliğinde başlamıştım. Ancak, araştırma görevliliğim makine mühendisliğinde değil, sosyal bilimler enstitüsündeydi. Yani aslında çok disiplinli bir ortama daha o dönemden girmiştim. Sosyal bilimlerde çalışan mühendis bir araştırma görevlisi olarak takdir edersiniz ki her türlü teknik soru bana gelirdi. Bu benim için büyük bir şans oldu; enstitü o zamanlar İktisadi İdari Bilimler Fakültesi binasındaydı. Teknik konulardaki ünümüz yayıldığı için bir süre sonra fakültedeki diğer “bilgisayarla ilgili” tüm soruların yöneltildiği 2-3 kişiden birisi olma şansını elde ettim. O süreç bana bu konuda çok deneyim kattı. Yüksek lisansımı makine mühendisliğinde yaparken yüksek lisans tez konumu da bilişim destekli bir konu olarak seçtim. Sonlu elemanlar yöntemiyle artırımlı-tekrarlı önişlemci ve son işlemci yazmak gibi bir hedefim vardı. Ve bu hedefi kısıtlı Fortran özellikleri ile yapmaya çalışıyordum. En büyük sıkıntım o dönemler için büyük matris çarpımlarında kısıtlayıcı olan 640K belleğe sığmaktı. Bu amaçla çalışırken programlama yeteneklerimi ilerlettim. Geri dönüp baktığımda yaptığım çalışmanın makine mühendisliğinden daha çok yazılım geliştirme olduğunu fark ettim. Bu da benim bilişimden ne kadar zevk alacağımın ilk işareti oldu. Aynı dönem içinde üniversiteden gizli gizli İnşaat Mühendisleri Odasında Lotus 1-2-3 hesap tablosu eğitimi vermeye başladım. Çok disiplinli deneyimlerime inşaat mühendislerinin yaşadığı veya gereksinim duyduğu konuları da bu kanaldan eklemeye başlamıştım kendime.
EÇ: Oldukça farklı disiplinlerden gelen bir geçmişe sahipsiniz 🙂
TG: Haklısın, hatta Sosyal Bilimler Enstitüsünde çalıştığım dönemdeki üç müdürümden biri İngiliz Dili ve Edebiyatı, diğeri Ekonomi, sonuncusu ise Sosyoloji Bölümü kökenli idi. Her biri kendi alanlarıyla ilgili dönemsel olarak önemli projelere imza atan kişiler; ben de bir araştırma görevlisi olarak bu konulara destek verdiğim için ne kadar renkli bir ortam olduğunu siz tahmin edin.
ODTÜ’den ayrıldıktan sonra Yakın Doğu Üniversitesinde geçtiğimi söylemiştim, orada da Bilgisayar Enformatik Sistemleri Bölümünde çalışmıştım.
EÇ: Akademik geçmişiniz boyunca birçok farklı alanda tecrübe edinmişsiniz. Peki, özgür yazılım kavramıyla bu sırada mı tanıştınız?
TG: Biz aslında o zamanlar “serbest yazılım” diyorduk.
Hatta o dönem bir hocamız “toplama çıkartmanın sahibi mi var ki yazılımın sahibi olsun?” demişti. Bugün bu soruya farklı farklı felsefi yanıtlar verilebilir; ancak işin aslı olarak insanlığın gelişiminin iyi fikirlerin üst üste konmasıyla mümkün olduğunu reddedecek kimse yoktur diye düşünüyorum.
EÇ: “Free” kelimesinin yanlış yorumlanması sanırım?
TG: Evet evet, sonradan düzeldi. Geliştirilen yazılımın sahipliği ancak kullananların ve katkı verenlerin izniyle ve paylaşıldığı düzeyde gerçekleşiyordu. Bizim için bu bir serbestlikti. Ama, özel olarak özgür yazılım demiyorduk çünkü yazılım zaten özgür olması gereken bir kavram. Hatta o dönem bir hocamız “toplama çıkartmanın sahibi mi var ki yazılımın sahibi olsun?” demişti. Bugün bu soruya farklı farklı felsefi yanıtlar verilebilir; ancak işin aslı olarak insanlığın gelişiminin iyi fikirlerin üst üste konmasıyla mümkün olduğunu reddedecek kimse yoktur diye düşünüyorum.
Benim özgür yazılımla ne zaman tanıştığıma gelirsek: 1995’te ODTÜ’den ayrılıp YDÜ’ye giderken internet olanaklarının kısıtlı olması nedeniyle yanımda kurulacak laboratuvar için işletim sistemleri ve yazılımlar götürmem gerekiyordu. ODTÜ Bilgi İşlemdeki bir arkadaşım (Tezer Sönmez) bana bir tomar disket verdi. “Bunlar ne?” diye sorduğumda “Linux” yanıtını verdi. “O ne?” diye sorduğumda “kurunca öğrenirsin” dedi. Linux’la ilk tanıştığım an bu andır 🙂 Ama Linux’un derinlemesine ne anlam ifade ettiğini Kıbrıs’ta o laboratuvarı kurarken daha net öğrendim. Sonrasında da hayatımın önemli bir parçası haline geldi.

EÇ: Hangi dağıtımdı hatırlıyor musunuz?
TG: Unutmak mümkün mü? Slackware. Onlarca disket… Tak, çıkart… Tak, çıkart… Grafik arabirim neredeyse yok…
EÇ: Peki, ülkedeki özgür yazılım kavramı etrafında toplanmış olan diğer insanlarla tanışmanız ne şekilde gerçekleşmişti? Bu sayede miydi?
TG: Kısa yanıt: evet. Ben Slackware kullanmaya başladıktan sonra her ne kadar Kıbrıs’ta internet kısıtlı da olsa, tartışma listelerine ulaşıp destek alabiliyorduk. Türkiye’den Slackware’a verilen destek az, soru ise fazlaydı. Ama bazen yanıtlardan çok sorular önemli olabiliyor. Aynı problemleri yaşayan, aynı dertleri çekenlerin oluşturduğu bir topluluk kendiliğinden oluşmaya başlamıştı. Kısa bir süre içinde de çözüm yöntemlerinin paylaşılmaya başlanması bu topluluğun yaşayan bir grup olmasını sağladı.
O dönemlerde benim yurtdışında olmam fiziki toplantılara veya görüşmelere katılmamı engelliyordu. Ama burada mutlaka sözünü etmemiz gereken önemli bir kişi Mustafa (Akgül) hocamızdır. Çünkü o, nasıl ki Türkiye’de internetin yaygınlaşmasını sağlamaya çalışıyorsa, Kıbrıs’a gelip orada da benzer faaliyetlere başlamıştı. Ben de kendisiyle o sıralarda tanışmıştım. Aynı tarihlerde Türkiye’de İnternet Konferansı serisi başlıyordu ve Bilkent Üniversitesinde düzenlenen ilk konferansa beni de çağırmıştı. Dinleyici olarak katıldığım bu konferansta ilk kez “Linux kullanan” bir grup ile yüz yüze karşılaştık. Nicklerini bildiğim ama endamlarını bilmediğim, kimi akademisyen kimi öğrenci kimi de çalışan bu arkadaşlarla daha sonrasında Linux Kullanıcıları Derneği diye bir dernekte birlikte çok işler yapacağımızı hiç düşünmemiştim.
EÇ: Henüz LKD’nin kurulmasından yıllar önce yani?
TG: Doğrudur. LKD 2000 yılında kuruldu ancak ilk inet-tr konferansı 1995 yılında gerçekleşmişti. Sevgili Engür (Pişirici) bu konuda oldukça hassastır; Türkiye’deki GNU/Linux topluluğunun 1995’te başladığı ve aslında bugün 30. yılı olduğunu, derneğin ise henüz 25. kuruluş yıldönümü olduğunu belirtir. Kesinlikle de haklıdır.
EÇ: Derneğin kuruluş sürecini anlatır mısınız? Siz o süreçte görev almış mıydınız?
TG: Benim şanslı olduğum konular olduğu gibi şanssız olduğum konular da var. Önce yurtdışında olmam, sonrasında askerlik dönemim hep topluluğun atılımlar yapıp geliştiği zamanlara rastladı. Derneğin kurulması sürecinde benim doğrudan bir görevim yoktu, hatta dernek üyeliğim bile çok sonradan oldu. Mustafa hoca bana “Sen TÜBİTAK’ta Linux’un ve açık kaynak kodlu yazılımların yaygınlaştırılması için o kadar emek veriyorsun, neden derneğe üye olmuyorsun?” diye sordu. Benim de “Neden üye olmadığımı ben de bilmiyorum” diye yanıtlamam üzerine üye olmam için üyelik formu verdi. LKD’ye üye olma sürecim böyle başladı.
Derneğin kuruluşunda ve ilk yıllarında her ne kadar sürecin içinde bulunmuş olmasam da, Mustafa hoca ile Türkiye’nin birçok şehrinde Linux’un, açık kaynak kodun, özgür yazılımın ve internetin yaygınlaştırılması konusundaki etkinliklere katılıyordum. Dernekteki arkadaşlar ise Akademik Bilişim Konferansları öncesinde ilk başta seminerler şeklinde başlayıp daha sonra 2-3 günlük kurslara dönüşen eğitim faaliyetlerini başarılı bir şekilde sürdürüyorlardı.
EÇ: LKD’nin ilk yıllarındaki faaliyetlerinden bahsedebilir misiniz?
TG: 25 yıl önceyi belki başka bir konuda hatırlamak zor olabilir ama konu LKD olunca hepsi dün gibi aklımda. O dönemlerin en önemli etkinlikleri gezici seminerler idi: Türkiye’nin dört bir tarafına LKD olarak gidip Linux’un, özgür yazılımın ne olduğunu anlatmaya çalışıyorduk. Tek tek isimleri saymak biraz zor olabilir ama o dönemki arkadaşların hepsinin hakkını vermek gerekir; binlerce km yol yapmışlardır.
İkinci önemli etkinlik Linux ve Özgür Yazılım Şenlikleri idi. Milli Kütüphane, ODTÜ gibi yerleşkelerde yapılan bu şenliklere binlerce kişi katılıyordu. Bu etkinliklerin dışında, topluluğun iletişim kurabilmesi için aktif olarak kullanılan eposta listelerini de LKD yürütüyordu. Ayrıca LKD kendi düzenlemediği etkinliklerde de (örn: Compex fuarları) katılımcı olarak boy gösteriyordu, İnternet haftalarında yapılan toplantılara etkin olarak katılıyor ve hatta bazılarını organize ediyordu.
Daha önce söylemiştim; LKD, Akademik Bilişim Konferanslarının bir paydaşı olmuştu. 2 kez de organizasyonunun zor olduğunu kabul etmemiz gereken Özgür Yazılım Konferanslarını düzenledik. Umarım üçüncüsünü de düzenleyebiliriz.
Yalnız ülkemizde değil; özgür yazılım konusunda 25 yıl boyunca faaliyetlerine devam eden bu kadar etkin başka bir sivil toplum kuruluşu olmadığını iddia edebilirim.
EÇ: 25 yıl, ülkemizde bilişim sektörü anlamında oldukça kıymetli ve uzun bir süre. Her eve bilgisayarın girmesine, internetin yaygınlaşmasına şahitlik etmiş bir dernek LKD.
TG: Yalnız ülkemizde değil; özgür yazılım konusunda 25 yıl boyunca faaliyetlerine devam eden bu kadar etkin başka bir sivil toplum kuruluşu olmadığını iddia edebilirim. İlk yılları sormuştunuz, ben bunlara ek getireceğim. Yaz ve kış kampları olarak binlerce katılımcıyı Linux ve özgür yazılımlarla tanıştırdık. Bu kamplarda yetişenler daha sonraki yıllarda kamplarda eğitmen oldu. Zaman içinde az önce belirttiğim şenlikler yapı değiştirdi: Özgür Web Teknolojileri Günleri, Özgür Yazılım ve Linux Günleri gibi isimlerle topluma ulaşmaya çalıştık.
EÇ: Yaz ve Kış Eğitim Kamplarını biraz daha açabilir misiniz?
TG: İlkbahar ve sonbahar kampları gibi mi? 🙂
EÇ: LKD dört mevsim kampları 🙂
TG: Aslında hiç de fena fikir değil, hazır yönetimdeyken bunu yönetim kuruluna önereyim 🙂 Yaz ve kış kamplarımızı anlatayım. Kış kamplarımız az önce söylediğim gibi Akademik Bilişim Konferanslarından önce düzenlenen 1-2 günlük seminerlerle başladı. Kış kampları şimdi Akademik Bilişimden ayrı olarak devam ediyor ve 4-5 günlük eğitim programları şeklinde düzenleniyor. Pandemi dönemindeki duraksamayı saymazsak 22 kış kampı düzenledik. Aynı şekilde 13 yaz kampı tamamladık. Yaz kamplarının 14.sünü bu yıl 23 – 31 Ağustos 2025 tarihleri arasında gerçekleştireceğiz. Bu noktada bize ev sahipliği yapan Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesine teşekkürlerimizi iletmemiz gerekir. Mustafa hocamızın adını yaşatmayı sürdürmek için kamplarımızın adlarını “Mustafa Akgül Özgür Yazılım Kış Kampı” ve “Mustafa Akgül Özgür Yazılım Yaz Kampı” olarak kullanıyoruz. Kamplarda eş zamanlı olarak 10’dan fazla başlık altında eğitimler düzenleniyor ve katılımcıların hiçbirinden ücret talep etmiyoruz. Eğitmenlerimiz de bu eğitimleri gönüllü olarak vermektedir. https://kamp.linux.org.tr/ adresinde daha detaylı bilgiler bulunabilir.
EÇ: Günümüzde ülkemizdeki özgür yazılımın benimsenme düzeyini ve yaygınlık seviyesini nasıl görüyorsunuz?
TG: Benim bireysel beklentimin altında olmakla birlikte son 25 yılda yaşanan gelişmeler umut verici. Ancak, özgür yazılımı özellikle eğitim sisteminin kısmen de olsa fiiliyatta dışlaması, kağıt üzerinde ise desteklemesi bir çelişkiye neden oluyor. Bu çelişkinin sonuçlarını 1-2 yılda değil, 10-15 yıllık dönemde gözlemleyebiliyoruz. Yani bugün atacağımız temellerin meyvesini en erken 10 yılda görmemiz mümkün.
Bu başlangıcı yaptıktan sonra sorunuzun özündeki benimsenme düzeyinin artması için yalnız STK’ların değil, akademik dünyanın ve kamu sektörünün kolaylaştırıcı rolü üstlenmesi gerekir. Yani taşın altında sadece LKD’nin elinin olması yetmemektedir.
EÇ: Derneğin dolu dolu geçmiş olan bu 25 yılı üzerine, ikinci 25 yıl için hedefleri nelerdir?
TG: Türkiye’de bir STK için 25 yıl azımsanacak bir süre değil. Hem sürekli değişen mevzuata uyacaksınız, hem tüzüğünüzdeki amaçlarınıza uygun faaliyetler düzenleyeceksiniz, hem özgür yazılım topluluğunun nabzını tutarak ileriye dönük hedefler koyacaksınız, hem de bunları kısıtlı olanaklarla gerçekleştireceksiniz.
EÇ: Kısıtlı olanaklarla kastettiğiniz nedir?
TG: Kısıtlı maddi olanaklar. Derneklerin en önemli gelirlerini aidatlar ve bağışlar oluşturmaktadır. Gerçekçi olmak gerekirse, düzenli olarak aidat ödeyen üye sayımızın azınlıkta olduğunu belirtmeliyim.
Hedeflere devam etmek gerekirse: derneğin sürdürülebilir etkinliklerinin artması, bunun yanında dönemsel özel etkinliklerinin de zamanında hem gönüllülerle hem de gerekiyorsa profesyonellerle gerçekleştirilmesine uygun yönetişim yapısının oluşturulması gerekiyor. Bu her ne kadar topluluk kültüründen gelen bir derneğin bazı konularda kurumsallaşması anlamına gelse de, kolektif iş yapma kültürünün bozulması anlamına gelmemektedir. Bunu LKD’de dengeleyebilecek yönetimlerin olması ve üyelerden destek alınması gerekmektedir. Üye desteğinin sağlanması ancak ve ancak yüksek düzeyde iletişimin ve şeffaflığın sağlanması ile gerçekleşir.
Özgür yazılımın amiral gemisi olan Linux’un Türkiye’de kullanımının yaygınlaşması LKD’nin tüzüğünde de olan hedeflerinden birisidir. Ancak konu yalnız kullanım değil, Türkiye’den verilen katkıların da artmasının sağlanmasıdır. Ürettiğinizi sahiplenirsiniz. Sahiplenmediğinizden vazgeçmek kolaydır. Biz LKD olarak özgür yazılımın tüm Türkiye tarafından sahiplenilmesini istiyoruz.
Ürettiğinizi sahiplenirsiniz. Sahiplenmediğinizden vazgeçmek kolaydır. Biz LKD olarak özgür yazılımın tüm Türkiye tarafından sahiplenilmesini istiyoruz.
EÇ: Gençlere vermek isteyeceğiniz tavsiyeler nelerdir?
TG: Rahmetli Ziya Aktaş hocamızın bir sözünü alıntılamak isterim: “Daha çok klavye kullananlar üretici, daha çok fare kullananlar tüketicidir”. Kendini bilişim sektörünün bir yerinde görmek isteyen tüm gençlerin bu iki bileşenden hangisini daha çok kullandıklarını düşünmelerini öneriyorum.
