Bilgisayar Mühendisleri Odası’nın Öğrenci Komisyonu üyeleri olarak sürekli bir araya gelip okul ve sosyal hayatta karşılaştığımız sorunlara çözüm önerisi bulmak arayışı içindeyiz. Bu sorunlar arasında en çok karşılaştığımız ise üniversitelerdeki eğitim-öğretim yetersizlikleri ve yetersiz bir şekilde mezun olup iş hayatına atıldığımızda sektörün içinde kendimize yer arıyor olmamıza sebep olan eğitimdir. Bunun olağan sonucu olarak bir öğrenci gözünden BM eğitimini sizlerle paylaşmak istedik.
Öncelikle bazı istatistikler vermek istiyorum:
- Türkiyede 1977 yılında Hacettepe ve Ortadoğu Teknik Üniversitesi ilk kez lisans düzeyinde bilgisayar mühendisliği eğitimine başlamıştır ve ilk mezuniyetlerini 1981 yılında alan Bilgisayar Mühendislerinin bugünkü sayıları 30 binin üzerinde.
- Türkiyede 2012 Yılı Bölüm Sayıları ve Kontenjanları:
- Bilgisayar Mühendisliği: 142 / 8246
- Bilişim Sistemleri Mühendisliği: 7 / 281
- Yazılım Mühendisliği: 16 / 953
- Toplamda: 165 Bölüm 9504 Kontenjan
Son yıllarda açılan bilgisayar mühendisliği bölümlerinin çoğalması (biz bunu yalnızca tabelaların çoğalması olarak görüyoruz) ve buna oranla yetişen akademisyenlerin niceliğinin çok az ve yetersiz olması bu işin nasıl bir şekilde değersizleştirilmeye çalışıldığının göstergesidir. Sektördeki bilişim çalışanı açığını anlıyoruz fakat bunun çözümünün sadece diplomalı mühendisler yetiştirmek olmadığı da aşikardır. Açılan bölümlere rağmen bu bölümlerde eğitim alamayan mezunlar sektörde işsizliği arttırıyor ve bu işsizlik ise işgücünü ucuzlatarak emeğim sömürülmesine büyük bir katkıda bulunuyor. Bu yüzden ülke olarak eğer bilişim alam-nında büyümek ve gelişmek istiyorsak öncelikle niceliğin değil niteliğin kalitesinin artmasının gerektiriğini düşünüyorum. yani öğrenci yetiştirmekten önce akademisyenler ve bilgi birikimli ve bu bilgiyi kullanabilen mezunlar yetiştirmek temel ilke olarak benimsenmelidir.
Akademik ve teknik yetersizliklerin dışında teknolojik araçların kullanılması konusunda da üniversitelerimiz malesef çok geride. Bölümlerde öğrenci eğitimini uygulamalı olarak geliştirecek labaratuvarların yetersiz, eksik, ve niteliksiz olması( malzemelerin blgisayarların ve kullandıkları teknolojilerin yazılımların eski, bozuk, yetersiz ve bakımsız olması) eğitimin eksikliklerini arttırıyor ve kalitesizleştiriyor. Bunun için bir an önce sistemli bir şekilde üniversitelerin sadece akademisyen öğrenci ilişkisinden değil de öğrencinin görerek ve yaparak öğrenebileceği eğitimi teorikten pratiğe kavuşturan bu labaratuvar eksikliklerinin tamamlanması ve süreklişendirilmesi gerektiğinin inancındayım.
Bütün bu olumsuz koşullara ve kalitesiz eğitime rağmen bir de teknik öğretmenlere mühendislik unvanı sadece öss düzeyinde ki bir sınavla verilecek olması da mühendislik eğitiminin ve mesleğinin değersizleştirilmeye çalışıldığının göstergesidir. Bunun yanında tabi bir de belgeli mühendisler var. Dört senede tamamlanması güç olan lisans eğitimini çeşitli kurslar 3-6 ayda tamamlayıp verdikleri belgelerle bilgisayar mühendislerinin yerini daha ucuza alabilecek işgücü yaratıyorlar. Yetmiyor uzaktan eğitimle diplomalar veriliyor. Bu tür durumların çözümünün BMOnun kurulduğu ilk günden itibaren çalışmasını başlattığı meslek tanımı sorununun ortadan kalkdırılıp daha net bir anlayışla bu tür hukuksuzlukların önüne engelenmesi gerekmektedir. Niceliğimiz(!) hızla artarken niteliğimiz aynı hızla azalmaktadır.
Bir diğer sıkıntı ise müfredatlar. Müfredatların da odamız tarafından denetlenmesi ve üniversitelerde ders standartlarının belirlenmesi ve nitelikleştirilmesi gerekmektedir. Bilim ve teknoloji hem kaynak hem amaç olmalıdır. Son zamanlarda çoğalan sermayeden yana projelerin yerini insanlığın gerçek sorunlarını çözebilecek projelerin çoğaltılması için mühendislik etiğine vurgu yapılmalıdır.
Yolumuz uzun, geleceğimiz önemli. Daha güzel bir hayat, daha iyi bir eğitimle mümkündür.
Bilimin ve teknolojinin ışığında geleceğe umutla yürümek için…