Yaklaşık 12 bin sene önce bu coğrafyada, Göbeklitepe’de, insanların bir araya geldiğine dair izlerin tespit edildiğini biliyoruz. Bu bulgular, insanın topluluk halinde yaşama ihtiyacının ne kadar köklü olduğunu ortaya koyuyor. Buradan hareketle bir arada yaşamanın, insanın hem içgüdüsel hem de toplumsal bir refleksi hâline geldiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Bireyler ortaklaştıkları fikirler etrafında bir araya gelir. Farklı görüşler, duygular ve amaçlar olsa da insan, bir arada yaşamanın yollarını arar, bulduğunda ise sürdürmenin biçimlerini geliştirir. Günümüzde insanlar yaşamak, dayanışmak, şartları iyileştirmek ve hedeflerine ulaşmak için örgütlenmeye devam ediyor. Türkiye’de ve Dünya’da hepimizin bildiği, insanların bir araya geldiği, örgütlendiği birçok örnek sayabiliriz. Ancak bu yazıda konuyu biraz daha güncel ve yerel noktadan ele alacağız.
Yaşanan birçok gelişmenin ardından İstanbul’daki tutuklamalar ile öncülüğünü gençlerin gerçekleştirdiği bir karşı duruş görüyoruz. Farklı siyasi görüşlerde olan, farklı okullarda okuyan, farklı şehirlerde yaşayan gençler ortak bir amaç için bir araya geldiler. Bu süreçte öğretmenlerine destek olan liseli gençlerle de karşılaştık. Barikatlarda, okullarda, meydanlarda, boykotlarda, dayanışmada, mücadelede öncü olan gençlerdi. Burada bir parantez açıp, Z kuşağı hakkında sıkça dile getirilen tüm eleştirilere ve önyargılara rağmen, gençlerin bu süreçte herkesi şaşırttığını söylememiz gerekiyor. Bu süreçte hakları ve hayallerinin peşinde koşan, bizlere umut olan gençlerin yanında olduğumuzu da belirtmek isterim. Bütün benzerlikleri ve farklılıkları ile gençleri bir araya getiren, ortak hayalleri, düşünceleri ve dayanışma duygularıydı. Bir araya gelme ve örgütlenme duygusu, insan doğasının bir parçası olarak, her zaman olduğu gibi yine ve yeniden kendini gösteriyor.
Örgütlenme doğamızın bir parçası ve ortak amaçlar insanları bir araya getirebilir demiştik. Ancak her örgütlenme toplumun tamamı tarafından desteklenmeyebilir. Bireyler örgütleri, kendi değer yargıları ve öncelikleriyle değerlendirerek bir parçası olup olmamaya karar verirler. Türkiye’de ortak amaçlar için bir araya gelen topluluklar mevcut. Ancak üzülerek söyleyebiliriz ki; bu dönemde birçok yapı örgütlenmede beklenen noktada değildi. Özellikle gençlerle bağların zayıf kaldığını söyleyebiliriz. Örgütler ya savunucusu oldukları fikirleri anlatamadılar ya herkesi şaşırtan gelişmelere adapte olamadılar ya da başka nedenler arayabiliriz. Bu durum ile ilgili herkesin, kurumların kendilerine yönelik bir değerlendirme yapması gerekiyor.
Peki ne yapmalı?
Öncelikle TMMOB ve diğer meslek odaları, sivil toplum kuruluşları, dernekler, sendikalar, siyasi partiler ve toplumun parçası olan bütün kuruluşlar insanları bir araya getirmek için üzerine düşen vazifeleri yerine getirmelidir. Toplum için bilimden, çağdaşlıktan, adaletten ve özgürlükten yana tavır alan bu yapılar, duruşlarını daha da güçlendirmenin yolunu aramalıdır. Ancak şu noktayı özellikle vurgulamak isterim ki sadece bu duygularla savunucu olmak yeterli değildir. Güncel koşulları görmek, farkında olmak, gelişmek ve ilerlemek zaruridir.
Günümüzde gençler, sararan umutlarımızın yeniden yeşermesini sağladılar. Bu fırsatın farkında olarak üstenci ve bilmiş bir bakış açısıyla onların önlerinde durarak veya arkalarında olduğumuzu söyleyerek değil, gençlerin tam yanında olmalıyız. Gençler ellerini uzattıklarında bize ulaşabilmeli; omuz omuza olduğumuzu hissetmeliler. Tecrübelerimizi onlara aktarırken, onların da bize öğretebilmesi için gerçek anlamda alan açmalı ve bu alanı birlikte inşa etmeliyiz.
Bireyler olarak meslek odalarının, sendikaların, sivil toplum kuruluşlarının siyasi partilerin, tüm bileşenlerin kapılarını aşındırmalıyız. Bu örgütlerin hareketlenmesine katkı sunmalıyız, daha güçlü ve kararlı adımlar atmaları için teşvik etmeliyiz.
Gençlerin bize verdiği umutla; mühendisi, emekçisi, kadını, erkeğiyle toplumun her bireyiyle her alanda birlikte düşünmek, üretmek ve dayanışmak zorundayız. Beklemek için değil, harekete geçmek için çok güçlü nedenlerimiz var.
Unutmamalıyız ki ancak birlikte var olabiliriz.