Söyleşi: Prof. Dr. Ersin Töreci

Gürcan Köftecioğlu
356 Görüntüleme
15 Dk Okuma Süresi

Türkiye Bilişim Derneği (TBD) Başkanlarından, Bilgisayar Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ersin Töreci ile kariyeri, yapıtları, TBD ve bilişim hakkında keyifli bir söyleşi yaptık… 

Gürcan Köftecioğlu (GK) / Ankara-İstanbul, Mart 2025

Söyleşi serimizin ikincisinde Prof. Dr. Ersin Töreci ile birlikteyiz, keyifli bir söyleşi yapacağız… 

GK – Hocam merhaba, hoş geldiniz… Bu söyleşiyi sizinle yapabilmekten çok mutluyum ve büyük keyif alıyorum. İlk olarak okurlarımıza kendinizi kısaca tanıtır mısınız? Nerede, ne zaman doğdunuz? Hangi eğitimleri aldınız? Kariyerinizdeki önemli noktalardan bahseder misiniz? 

Ersin Töreci – Teşekkür ederim. 1948 yılında Eskişehir’de doğdum. Ankara’da ilkokula başladım, Eskişehir’de bitirdim. Ortaokula Eskişehir’de başlayıp İstanbul’da bitirdim. Liseyi İstanbul’da başlayıp Ankara’da bitirdim. Hem anne hem de baba tarafı Rumeli göçmeni olan bir aileden geliyorum. 1900’lü yılların başında göçüp Eskişehir’e yerleşmişler. 1965 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi Elektrik ve Elektronik Mühendisliği Bölümüne girdim. 1970 yılında mezun oldum. Bu bölümün öğrencisi olduğum sırada aldığım bazı derslerle Bilgisayar konusuyla ilgilenmeye başladım. Bölümün Bilgisayar ve Kontrol dalının öğrencisi olduğum için o zamanlar çok kısıtlı olan bilgisayar kullanımıyla ilgili alınabilecek derslerin hemen hepsini almaya çalıştım. Bunların çoğu seçmeli ders niteliğindeydi, Fortran IV ile Programlama, Çevirici Dili, Simgesel Mantık, Sistem Çözümleme gibi dersler. Yüksek Lisans eğitimimi programlama ağırlıklı bir tez yaparak aynı bölümde tamamladım.

ODTÜ’de aldığım çok iyi eğitime rağmen Elektrik ve Elektronik Mühendisliğine pek ısınmamıştım. Bu yüzden özellikle bilgisayarla ilgili olarak aldığım dersler benim sonraki yaşamıma yön verici oldu. Ülkemizde ancak birkaç Bilgi İşlem Merkezinin yeni kurulmuş olduğu o yıllarda Sistem Çözümleyici ve Programcı olarak çalışmaya karar verdim. 1972 yılının hemen başında Hacettepe Üniversitesi Bilgi İşlem Merkezinde Sistem Çözümleyici olarak işe başladım. Orada, merkezin başkanı ve aynı zamanda Türkiye Bilişim Derneğinin Kurucusu Prof. Dr. Aydın Köksal ile tanıştım. Sayın Köksal’ın açtığı yolda Hacettepe Üniversitesi’nde Bilişim alanında doktora yaptım. 1977 yılında Hacettepe Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümünde öğretim görevlisi olarak başladığım akademik çalışmalarımı emekli oluncaya kadar sürdürdüm.

Bu dönem içinde Bilgisayar Yazılımı Anabilim Dalı Başkanlığını, Bilgisayar Mühendisliği Bölüm Başkanlığını, kurucusu olduğum Bilişim Enstitüsü Müdürlüğünü yaptım. Emekli olduğum zaman birlikte yürüttüğüm Bölüm Başkanlığı ve Enstitü Müdürlüğü görevlerimi dokuz yıldır kesintisiz sürdürüyordum.

Hacettepe Üniversitesi’nde çalışmaya başladığımda çok çeşitli konularda sistem çözümlemesini, tasarımını ve gerçekleştirimini yaptığım uygulama oldu. Öğrenci Sistemi, Hastane Otomasyon Sistemi, TOBB Kapasite Değerlendirme Sistemi, ÖSYM İstatistik Değerlendirme Sistemi gibi. Bu uygulamaları COBOL (COmmon Business Oriented Language) ile gerçekleştirdiğim için bu programlama dilini çok iyi öğrenmiştim. Türkçe yayınların çok az olduğu bir dönemde “Bilgisayar Programlama ve COBOL” adlı bir mesleki kitap yazdım. Bu kitap o zaman pek az olan bilişim çalışanının yetiştirilmesinde çok yaygın kullanıldı. Sonradan karşılaştığım pek çok bilişimci bana yaptıkları mesleği bu kitaba borçlu olduklarını söyledi. Bu beni çok memnun etmişti o zamanlar…

GK – 1977’den başlayarak Hacettepe Üniversitesi Bilgisayar Bilimleri Mühendisliği Bölümü’nde (HÜBBM) Programlama Dilleri dersi ile genç bilgisayar mühendisliği öğrencilerinin ilk öğretmeni oldunuz. Onlara bilgisayar programlamayı, iş akış diyagramlarını, FORTRAN, COBOL gibi dilleri siz öğrettiniz. Sonra da kitap yayınladınız. Duygularınızı ve deneyimlerinizi paylaşır mısınız lütfen?

Ersin Töreci – Sevgili Gürcan, bizim bölümün öğrencileri her zaman çok seçkin öğrenciler olmuştur. Öğrenci kontenjanımız çok artmış olmasına karşılık ÖSYM sınavında başarılı olmuş çok üst düzeyde bir yüzdelik dilim içinden gelen öğrenciler oldu hepsi. Pırıl pırıl iyi niyetli ve çok gayretli çocuklardı. Bu öğrencilerin öğretmeni olmak çok büyük bir keyif olmuştur benim için. Hülya Küçükaras’ın bizlere sürekli ‘Öğretmenim’ diye seslenmesi benim de hep kulaklarımda çınlar. Sonraki yıllarda da hatta bugünlere kadar demek istiyorum telefon konuşmalarında da hep ‘Öğretmenim’ diye seslenmiştir. Haber alabildiğimiz bütün öğrencilerimiz çok başarılı oldular. Sanıyorum ilk öğrencilerimizin, sonraki birkaç dönem mezunlarının hepsi de emekli oldular. Özellikle bizim bölümün öğrencileri TBD gibi sivil toplum kuruluşlarında etkin görevler üstlendiler. Bilgisayar Mühendisliği Odası’nın kurulmasında önemli roller oynadılar. İlker Tabak hemen aklıma gelenlerden. Hülya, kaç yıl bu odanın başkanlığını yaptı izleyemedim, çok uzun zamandır böylesine önemli bir sosyal sorumluluk gerektiren bir görevi başarıyla yürüttüğünü biliyorum. Şunu demek istiyorum biz iyi mühendisler yetiştirdiğimiz kadar topluma duyarlılığı yüksek bireyler de yetiştirdik. Bundan büyük bir onur ve kıvanç duyuyorum. Bazı öğrencilerimle yakın ilişkim sonraları da sürdü. Örneğin; Ahmet Metin Akpolat ile iletişimim hiç kesilmedi, şimdi de telefonla görüntülü sık sık görüşüyoruz.

GK – Türkiye Bilişim Derneği’nin 7. Başkanı olarak 1987-1995 arası görev başındaydınız. Başkanlık döneminiz nasıl geçti? Derneğin kuruluşundan bu yana yaptığı en önemli işleri birkaç cümle ile özetleyebilir misiniz?

Ersin Töreci – 1972 yılında Türkiye Bilişim Derneği’nin Üyesi oldum. Derneğin kurulduğunu duyar duymaz hemen üyesi olmak istedim ve  üyesi olur olmaz da çeşitli dönemlerde yönetim kurullarında görevler almaya başladım. 1987 yılında Yönetim Kurulu Başkanı oldum ve sekiz yıla yakın aralıksız bu onurlu görevi sürdürdüm. 

TBD ülkemizin gelişmesine sağladığı katkılar açısından çok önemsediğimiz bir sivil toplum kuruluşudur. Başkanı olduğum dönemde bilişimin ülkemizde gelişip, kalkınmasında ve toplum yaşantısında köklü bir yer etmesinde önemli görülmesi gereken pek çok çalışma yapıldı. Bu tür çalışmalar önceki dönemlerde de yapılmış, sonraki dönemlerde de sürdürülmüştür. TBD, sektörün çeşitli kesimlerinin bir araya getirilerek ilgili pek çok konunun gündeme getirilmesinde başarılar sağlamış,  gerekli alt yapının oluşması için çeşitli atılımlar yapmış  ve etkinliklerde bulunmuştur.

Siz şimdi birkaç cümle ile değinilmesini  istediniz benden ama o yıllarda yapılanların daha iyi anlaşılması için biraz ayrıntıya girmek isterim. TBD kurulduğunda bilişim teknolojisinin önemini fark edenlerin sayısı çok azdı. Bilişim teknolojisinin yakın zamanda toplumsal yaşama getireceği dönüşümün kimse farkında değildi. O zamanlarda ancak bilgisayar diye bir aracın programlanması ve  insanın yaptığı çeşitli işlerde kullanılabileceği biliniyordu. Bu yüzden bilgisayar gibi çok amaçlı kullanılabilen bir aracın daha önceki tek amaç için kullanılmış ve üretilmiş araçlara göre önemli bir üstünlük sağladığı görülüyordu. Bilgisayarların yetenekleri ve kapasiteleri kısıtlıydı, buna karşılık çok pahalıydı ve ancak önemli birkaç üniversite ve güçlü devlet kuruluşları tarafından kiralanabiliyordu. Bugün cebimizde taşıdığımız çok etkin bilgisayarların yani cep telefonlarının içindeki her çeşit sayısız uygulamadan ve günümüzde  yapay zekanın ulaştığı noktadan çok uzaktık. Düşünün ki daha cep telefonlarının ilk sürümleri yalnızca sesli iletişim sağlamak üzere 1990’lı yıllarda ortaya çıktı.  Böyle bir ortamda doğrusunu isterseniz işimiz hiç de kolay değildi.

Konuşmamın fazla nostaljik bir biçime dönüştüğünü hissediyorum ama son çeyrek yüzyılda teknolojik olarak yaşadığımız gelişmedir buna neden olan. Aradan uzun yılların geçmiş olması değil. Yetiştirdiğimiz Bilgisayar Mühendisleri de bunların canlı tanığı. Siz de bana otuz yıl öncesinde bir başka meslektaşıma bıraktığım TBD Başkanlığı’mın öncesini soruyorsunuz. 

Ben bu konuda sözlerimi tamamlayabilmek için neler yapmaya çalıştık hızlıca özetlemek istiyorum ki yapılabilenlerin önemi anlaşılabilsin. Ancak şunu da hemen belirtmek istiyorum; bugün devletin pek çok kurumuna yayılmış olan bilişimle ilgili konu ve işin gecikmeden toplumumuzun yaşamına geçmesi için öncelikle yapılması gerekenlerin ilk adımlarının atılabilmesinde önemli çabalar gösterilmiştir.

Bunlardan önemli saydığım iki tanesinden söz etmek isterim.

Bunlardan biri Bilişim Yüksek Konseyi’nin oluşturulmasıdır. Mesleki örgütlenmeyi genişletmek öngörüsüyle TBD’nin çağrısıyla 1990 yılında kuruldu. Bilişim sektörünün her kesiminden temsilcilerini bir araya getiren 15 kişilik bir kurul. Türkiye’de bilişim sektörünün verimli bir biçimde gelişmesi ve ilerlemesi için koordinasyonun sağlanması, gerekli önlemlerin alınması ve kararların oluşmasını yönlendirecek görüş ve önerilerin belirlenerek devlet katında karar alıcılara iletilmesi öngörülüyordu. Bu kurulun beş yıl başkanlığını yaptım.

Bir diğeri ise Bilişim Enstitüsü kurulmasına yönelik çalışmalardır. Çalışan sayısındaki açığın kapatılması için yan dallarda yetişmiş elemanların sektöre kazandırılmasına yönelik eğitimleri yapacak bu enstitü için fizibilite raporu hazırlanmış ve Dünya Bankası ile görüşmeler yapılmıştır. Ancak TBD’nin dernek yapısı buna uygun değildi. Kimin sorumlu olacağı derneklerin genelde kırılgan olan yapısı nedeniyle belirlenememiştir.

TBD kurulduktan sonra bilgisayar kullanımının öneminin vurgulanması ve toplumun aydınlatılması için Ulusal Bilişim Kurultaylarının yapılması, Bilişim Dergisinin yayınlanması, Türkçe Bilişim Terimleri, Standartlar, Teknik İnsan Gücü İş Tanımları gibi çalışmalar sürekli geliştirilerek her zaman sürdürülmüştür.  

TBD Başkanlığı’ndan ayrıldıktan sonra da dernek çalışmalarına bir süre yine etkin biçimde katılmaya çalıştım. Özellikle Bilişim Meslek Ahlak İlkeleri belgesinin hazırlanmasında ve İnternet Kullanımının Etik Kurallarının tanımlanmasında önemli katkılarım oldu.

GK – 2010 yılı başlarında HÜBBM’de görevinizi tamamladınız ve emekli oldunuz. O noktadan sonra neler oldu? İnsanlık Üzerine adlı kitabınızı yayınladığınızı biliyoruz. Neden böyle bir kitap yazma gereksinimi duydunuz, içeriğinden bahseder misiniz ve başka bizlerle paylaşabileceğiniz neler var?

Ersin Töreci – Emekli olduktan sonra eşim Gülsün ile birlikte yurt içi ve yurt dışında gezilere katılmaya başladık. Yaz tatillerimiz uzamaya başladı. Son yıllara geldikçe yazlığımıza gidip orada kalışımız dört ayı aşmaya başladı. Güllük’e gittiğimizde Ankara’yı, Ankara’ya geldiğimizde Güllük’ü neredeyse unutuyoruz. Ancak kışları Ankara’da olmamız gerekiyor çünkü oğlumuzdan bir kız torunumuz var. Onunla zaman zaman yakından ilgilenmemiz gerekiyor. Hafta sonlarında da çocuklarımızla birlikte olmaya çalışıyoruz. Ayrıca kızımız Chicago’da yaşıyor. Ondan da iki torunumuz var. Biri oğlan biri kız. Pandemiden önce hemen hemen her yıl birkaç ay onları ziyarete gidiyorduk. Şimdi onlar bize yazın geliyor ve bir aya yakın bir süre kalmaya çalışıyorlar.

Gezilerimizi Ankara’daki özellikle resim sanatçılarından oluşan geniş kalabalık bir grupla yapıyoruz. Bu yüzden pek çok yakın dost ve arkadaşımız oluştu. Aynı biçimde yazlık arkadaş ve dostlarımız da çok oldu. Ankara’da da görüştüğümüz için günlerimiz genelde çok dolu geçiyor. Ancak yine de evde geçirdiğimiz zamanlar olduğu için toplumsal içerikli kitap yazma deneyimlerim oldu. Ayrıca internetin sosyal medya ortamının da zamanımızın önemli bir kısmını aldığını söylemeliyim. Televizyonda normal TV kanallarını artık pek izlemiyoruz. Netflix’e de üyeliğimiz var. 

İnsanlık Üzerine adlı basılmış kitabım deneme türünden düşünsel içerikli bir kitap. İnsanla, yaşamla, doğayla, dünyayla, evrenle, bilimle, teknolojiyle, sanat, kültür ve uygarlıkla, felsefeyle ilgili. İnsanlık üzerine düşüncelerimi içeriyor. Çok geniş bir konuyu tutarlı bir bağlam içinde açıklamaya çalışıyorum. Kitap, üç kısımdan oluşuyor, Birinci kısım doğrudan insan ve yaşamla ilgili. Sonraki iki kısım ise insanın iki çok önemli etkinliğini incelemeye ve etkilerini açıklamaya yönelik. İkinci kısımda bilim ve teknolojiden birlikte söz ediliyor, son kısım ise düşünce ve felsefe ile ilgili. 

Kitabın ana temasını insanın toplumsal bir varlık oluşu,  yetişkin olmasının, önce uzun yıllar annesinin özenine, daha sonra erginleşmesinin de aldığı eğitime bağlı olması oluşturuyor. Ergin olduktan sonra yaptıkları da ne kadar özgün ve özgür düşünceli olduğuyla ilişkili. İnsanlığın birikiminin, günümüze kadar ulaştırılanların bilimsel çalışmalara, teknolojik gelişmelere ve düşünsel felsefi aşamalara ne kadar bağımlı olduğunu kendi anlayışıma uygun biçimde yorumlayarak anlatıyorum. Kitap Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılına denk geldiği için kitabın başında “Atatürk’ün İzinde” başlığıyla 3 paragraflık bir atıfta bulundum. Uygun bulursanız son paragrafını size aktarayım: “İnsanlığın sağladığı uygarlık birikimi Atatürk düşüncesi ile bütünüyle örtüşür. Bu kitapta aktarmaya çalıştığım insanlığın başından günümüze sağladığı uygarlık birikimine ilişkin düşüncelerimi, özellikle genç neslin özenle algılayıp, anlayıp irdelemesini diliyorum.”

Eğer çok uzatmıyorsam hazır olan ikinci kitabımdan da kısaca söz etmek isterim. “Çağdaşlığı Getiren Kavramlar Üzerine” bu kitabımın adı. Kitabı, “İnsanlık Üzerine” adlı kitabımın bir devamı olarak düşünebilirsiniz. Çünkü önceki kitapta incelemeye başladığım insan üzerine düşüncelerimi bir açıdan tamamlamaya yönelik. Geçmişte toplumlara çağdaşlığı getiren kavramları anlamaya ve bunun devamında günümüzde karşılaştığımız gelişmelere ilişkin görüş ve düşüncelerimi derlemeye çalışıyorum. Yaşanılan her şeyle bir biçimde doğrudan ilişkili olan çağdaşlık konusu, toplumsal ya da bireysel birçok etkilenmelerden söz edilmesini zorunlu kılıyor.

GK – Son sorumuz gençler için… Genç meslektaşlarınıza, bilgisayar mühendisliği öğrencilerine ve hayalleri bu meslek olan gençlere neler dersiniz?

Ersin Töreci – Genç meslektaşlarıma öncelikle başarılar dilemek isterim. Çok önemli bir mesleğe atılmış durumdalar. Kolay bir meslek seçtiklerini sanmıyorum. Yakın zamanda toplumların bilişim toplumu olacağına inanıyorum. Şimdiye kadar görülmedik bir değişim yaşanacak. Günümüzde bunun belirtileri çok açık biçimde görünüyor. Yeni bir çağa geçiliyor ve bunun hiçbir biçimde geçmişle karşılaştırılamayacağı kesin. İnsanların çoğunun işlevsizleşmesi ve işsiz kalması, özgürlük yitimi ve eşitsizliklerin artması içinde yaşamaya başladığımız bu yeni çağın özellikleri ve sorunları olacak.

Hem teknolojik hem sosyal hem de insani açıdan gelişmeleri irdeleyip, yalın biçimde yorumlayabilmemiz gerekiyor. Geçmişi ve şimdiyi bilimsel açıdan iyi anlayıp geleceğin nasıl biçimlenmekte olduğunu en iyi bilgisayar mühendisleri ve bilişimciler hissedebilir. Günümüzdeki teknolojik gelişmeler mega sayılacak dönüşümlerin kısa süreler içinde yaşanmasına yol açıyor. İnternete bağlı olmayan hiçbir nesnenin kalmaması yakın bir zamanda sağlanacak. İnsan bedenine yerleştirilen nesneler de olacak ve bunlar da internete bağlı olacak. Her nesne kendi arasında internet üzerinden haberleşecek. Böyle bir ortamda makineler mi bizim için çalışıyor yoksa biz mi akıllı makinelerin yanında yaşamımızı sürdürüyoruz belli olmayacak. Yapay zekalı yazılımlar, yetenekleri arttıkça ki bu çok hızlı oluyor, bizi tanıyan donanımlar üzerinden bizi temsil eder duruma gelecek. 

Çağımızın toplumlara kazandırdığı yeni kavramlar üzerinde yoğun ve özenli biçimde düşünebilmeliyiz. Lütfen mesleğinizin teknik yanlarına göstereceğiniz özen kadar topluma karşı da duyarlı olmayı sürdürünüz.

GK – Hocam çok teşekkür ediyorum, ağzınıza sağlık. Çok keyifli bir söyleşi oldu. Umarım okurlarımız da beğenecektir. En kısa zamanda yayınlayacağız…

Ersin Töreci – Teşekkür ederim…

Bu Makaleyi Paylaşın