Fatih Projesi: Sorunlar, Riskler ve Endişeler

Mustafa Akgül Mustafa Akgül 25 Görüntüleme
14 Dk Okundu

FATİH ( Fırsatları Artırma ve Teknolojiyi İlerletme Hareketi ) Projesi 2010 Kasımında ülkemizin gündemine girdi.  Proje 2010 yılındaki  stratejik planda yer almamış ve halen projenin amaçlarını,  metodolojisini, yol haritasını anlatan kapsamlı bir dokümanı yok; bu http://fatihprojesi.meb.gov.tr webi ile yapılmaya çalışılmaktadır.  Fatih, MEB’in okullardaki bilgi teknolojisi kullanımını bir ileri düzeye götürme projesi olarak başladı.  Epey bir değişiklikten sonra, kamuoyunca tablet, etkileşimli tahta projesi olarak algılanmış durumda.

Başlangıçta 3 yıllık bir proje olarak düşünülmüştü, ancak 3 yıl sonra tüm okul ve öğrencileri kapsaması planlanıyor. Bütün iyiniyete rağmen, eğitim ve bilişim dünyası ve paydaşlarla süregelen bir diyaloğun olmaması, projenin bir yol haritası ve hedeflerinin açık bir şekilde olmayışı, tüm ülkeyi pilot olan bir görüntü vermesi ana sorun olarak gözümüze çarpıyor. Katılımcı ve saydam yapıların eksikliği, geri besleme eksikliği, özgürlük boyutu bizi endişelendiriyor. Projenin  başarı kriterlerinin net bir şekilde ortaya konmaması, bunu sürekli ölçecek ve gerekli düzeltmeyi yapacak yapıların eksikliği kanımızca ciddi riskler içeriyor. Projenin, bilişim sektörü ve  eğitime ivme verme potansiyeline rağmen,   ders kitaplarına girecek  bir başarısızlık örneği olma riski var. Kamu oyu proje konusunda yeterli bilgiyi alamıyor. Eğitim ve Bilişim dünyası endişe ile uzaktan izlemeye çalışıyor.

Bilgi Teknolojilerini her düzey eğitimde kullanmak, bütün dünyanın ilgisini çeken, araştırdığı bir konudur. İnternetin ortaya  çıkardığı olanaklar eğitimi de değiştirme çabasındadır.  Açık  ders malzemeleri, wikipedia, açık kitap,  ABD’deki büyük üniversitelerin başlattığı,  herkese açık, ücretsiz ve diplomasız çevrim içi kurslar (MOOC) bu yönde  önemli gelişmeler arasındadır. Bilişim eğitimi ve eğitimde bilişim sürekli bir inceleme, araştırma ve deney konusu olmuştur.

100 dolarlık Bilgisayar, her çocuğa bir dizüstü, ve her çocuğa bir tablet projeleri bu yönde gözlenen başarılardan yola çıkan devam eden projelerdir. Bu deneylerde    bilgisayar/tablet öğrencilere verilmiş, yanında taşıması ve eve götürmesi söylenmiştir.   Öğrencinin motivasyonunda olumlu bir gelişme olmuş, kendi kendine tableti kullanmayı öğrenmiş, ve bilgisayarın internete çıkabilmesi nedeniyle ailenin de dünyaya bakışında bir değişme gözlenmiştir.

Fatih Projesi  başarılı olduğu takdirde: bilişimi etkin kullanan kuşaklar, daha eğitimli kuşaklar, bilişim insan kaynağı zenginliği ve ülkemizde bilişim sektörünün gelişmesine önemli katkıda bulunması, ülkemizin Bilgi Toplumuna yönelmesine önemli bir ivme vermesi beklenmektedir.  Bu nedenle iyi düşünülmüş, planlanmış ve doğru şekilde hayata geçirilen Fatih projesi ülkemiz için yararlıdır.

Fatih projesinin tüm paydaşların katılımı ile saydam, planlı ve bilimsel bir şekilde hayata geçirilmesi gerekir.  Ülkemizde yaşadığımız önceki deneyler ve uygulamalardan edindiğimiz deneyimlerden ve başka ülkelerin deneyimlerinden yararlanmalıyız. Süreç, plan ve programlar, ortak aklımızı ortaya çıkartmak için açık ortamlarda tüm paydaşların katılımı ile tartışılmalıdır.

Projenin Gelişim Süreci

2010  Kasımında  Proje açıklandığında  Şubat 2011 de Pilot projenin başlaması düşünülüyordu. Etkileşimle tahta ve öğretmenlere verilecek  taşınabilir bilgisayarın tasarımına odaklanıldı. İstanbul Fatih ilçesinde ve Ankara’da bir kaç okulda “Akıllı Tahta” deneyleri yapıldı. Basit pdf okuyucu cihazlarla bazı deneyler yapıldı ve doğal olarak pek başarılı olmadı. 2011 seçim sırasında  Başbakan, “gençlerin ufuklarında bilgisayar var” söylemiyle  tüm gençlere e-kitap vaat etti. Bunu yaparken elinde tablet vardı. Seçim sonrasında  Milli Eğitim Bakanlığı, tableti öne çıkardı, ve  5 yılık bir dönemde  ilkokul sonrası her öğrenciye tablet vereceğini ve bu amaçla  Ulusal Bütçeden 8 milyar ayırdığını  belirtti. Bu rakamın nasıl hesaplandığı açıklanmadı. 2012 Şubat’ında  17 ilde 57 okulda (esas olarak lise 1 de, bir kac tane ilkokulda) pilot çalışma başladı. Buna paralel  okullara  etkileşimle tahta ve  internet altyapısı yenileme ve yüksek hızlara çıkarma çabaları sürdü.   Şubat 2013  döneminde Pilot okulların sayısı  artırıldı; 315 okulda 36 bin 9. sınıf öğrencisine ve 13 bin öğretmene tablet dağıtıldı. 100 bin civarında  etkileşimli tahta sınıflara yerleştirildi.  İlk aşamada 3362 okulda İnternet altyapısının yenilenmesi  yapım aşamasında. 2013 sonbaharında 271 okulda etkileşimli tahta ve tablet dağıtıldı.  Proje tamamlandığında 42000 okulda geniş bant internet, 570 bin derslikte etkileşimli tahta ve 11 milyon öğrenciye ve tüm öğretmenlere tablet dağıtılması hedefliyor. Tabletler için yerli katkının yüksek olması  ve üretimin Türkiye yapılması isteniyor.  Yerli üretim tabletin fiyatının makul olması (150-200 $ civarı) bekleniyor.  İhale yapıldı, değerlendirme devam ediyor. Öte yandan tablet için sınıfta etkileşim ve okullarda  çalıştırılacak  yönetim yazılımları ve derslerde kullanılacak içerikler çeşitli yöntemlerle alınma, kiralanma ve yazdırılma  sürecinde. EBA gelişme çabasında, sivil toplumla ve özel sektörle çeşitli işbirliği çabaları sürüyor.

Proje Nasıl Hayata Geçmelidir ?

Bu  boyutta ve kapsamdaki projeler  risk içeren projelerdir; başarısız olma ihtimali ciddidir. Bu tür projelere aşamalı olarak, kapsamlı araştırmalar, pilot uygulamalar sonrasında hayata geçirilmelidir.   Pilot aşamasında farklı seçenekler ve platformlar planlı bir şekilde denenmelidir. Farklı firmaların seçenekleri, firma ve MEB katkısıyla, bağımsız bilimsel kurulların denetiminde yeterli uzunlukta ve kapsamda bilimsel olarak denenmeli, sonuçlar açık ortamlarda tartışılmalıdır. Ana aktörler öğretmen ve öğrencilerin farklı etkinliklerini kurgulayan alternatif öğrenme senaryoları kurulmalı ve bunlar da pilot değerlendirme çalışmalarında yer almalıdır. Bir büyük projenin başarısı için proje maliyetinin önemli bir kısmı araştırma ve geliştirmeye ayrılmalıdır. Ülkemizin eğitimde Bilgi Teknolojileri Kullanım stratejisi ortaya konmalı ve eğitim stratejisi ve Bilgi Teknolojileri stratejisi uyumlu olmalıdır. Eğitimde Bilgi Teknolojileri Kullanım stratejisinin ise 21. yy için özlediğimiz temel eğitim ve öğrenim hedeflerinden bağımsız olması düşünülemez. Bunlar arasında öğrencinin aktif katılımı ve ‘içerik üretebilmesi’ ile öğretmenin verimliliğinin artması Fatih projesinin de temel hedefleri olmalıdır. Fatih projesinin donanım boyutu göreceli en kolay boyutudur. Öğretmenlerin eğitimi ve kazanılması, müfredatın yeni teknolojilere uyarlanması, içeriğin hazırlanması, öğretim tasarımının dikkatlice yapılması, yeni teknolojilerin istediği özgürlük ve iş birliği ortamının oluşturulması işin en kritik boyutlarıdır. Ülkemiz ilkokullarında yetersiz bir “Bilgisayar Eğitimi” başlamış, ama daha sonra bu seçmeli bir ders haline gelmiştir. Yine seçmeli olarak “Medya Okuryazarlığı” dersi sunulmuştur. Son olarak 5. ve 6.  sınıfa “Bilgi Teknolojileri ve Yazılım” dersi konuldu; zamanla hayata geçecek. Yeni nesil cihazların kullanım kolaylığıyla yetinmeyip, bilişim eğitimi ciddiye alınmalıdır; sadece bilişim okuryazarlığı ile yetinilmemeli, işin temelleri, güvenlik, mahremiyet, etik ve estetik boyutu öğretilmeli, içselleştirilmesi sağlanmalıdır. ABD’de saygın meslek kuruluşu ACM, lise fen kolundan mezun bir öğrencinin 6 bilgisayar dersi almasını önermektedir. Bu dersler bilişim kültürünün yanında bilişim sistemleri, programlamanın temelleri, ağ ve veritabanın temellerini içermelidir. Dünyada programlama kavramlarının olabildiğince erken taşınması yönünde deneyler yapmaktadır. Öğrencilerin bilgisayarla haşır neşir olabileceği, programala  deneyleri yapabileceği 25’lık  Rasperbery gibi gelişemler var.  Bilişim/Medya/Bilgi okuryazarlığı yeniden tanımlanmalı, araçların ötesinde düşünce ve alışkanlık düzeyinde içselleştirmeyi hedeflemelidir. Öğrencinin okuduğundan bir anlam çıkartabilmesi, ve okuduğunun doğruluğunu tartabilmeyi öğrenmesi hayati önemdedir. Öğretmenlerin eğitilmesi, sürece ortak edilerek kazanılması, bu teknolojileri benimseyerek, gönül rahatlığı ile kullanması sağlanmalıdır; bu ise ciddi bir iştir; çok hızlı yapılamaz. İnternet farklılığı, çeşitliliği ve çok kültürlülüğü temsil etmektedir. Müfredatın bir çerçeve ile yetinmesi, öğretmene ve öğrenciye farklı olabilme esnekliğini ve özgürlüğünü tanımalıdır. Mevcut kitapların elektronik ortama aktarılması, yani z-kitap, arzulanan e-kitap olmayacaktır. Teknolojiyi ve eğitimi anlayan, işin felsefesini iyi bilen uzmanlar e-kitapları yeniden tasarlamalıdır. Öğretmenler, internetde buldukları öğrenme nesnelerini, açık öğrenme malzemelerini rahatça kullanma ve onları geliştirme ve paylaşma özgürlüğüne ve ortamına sahip olmalıdır. İnternet ortamında bu ilkelerle tasarlanmamış ve uygulamaya geçmemiş her düzeydeki “öğrenme” ortamının ve programının, eski paradigmayı destekleyen yani hala merkezi bir kaynaktan bilgi yüklemesi yapmaya çabalayan uygulamaları ezip geçtiğini ve onları birer birer yok ettiğini görmekteyiz.

Ayrıca uygulanacak programın sürdürülebilirliği de daha en baştan “ana uygulayıcıları” yani “öğretmenleri” işin içine çekerek sağlanabilir. Donanım gereksinimlerinin belirlenmesi, MEB müfredat kazanımlarının düzenlenmesi, yeni ders senaryolarının oluşturulması, ancak bundan sonra hiç değilse eş güdümlü yapılması gereken tablet üzerine konacak malzemenin seçimi ve tasarımı, sınıfta uygulama şartları, ödevler, sınavlar, bakım, onarım.. vb. Öğretmenlerin bütün bu adımların her birinde yer almaması baştan projemizi kendi kendimize sabote etmemiz anlamına gelir. Bütün dünyadaki örnekleriyle araştırmalar “yukarıdan aşağıya” gelen en anlamlı ve etkileyici görünen “eğitim reformlarının” bile öğretmenleri bu biçimde işin içine dahil etmezsek onlar tarafından haklı gerekçelerle sabote edildiğini gösteriyor. Tüm süreci yönetecek çeşitli Bilimsel Kurullar oluşturulmalı, sonuçlar açık ortamlarda tartışılmalı ve kamuoyuyla paylaşılmalıdır. Buna özen gösterilmezse, sadece milyarlar heba olmaz, Türkiye ciddi zaman kaybeder, ve her birlikte hayal kırıklığı yaşarız. İlgili tüm paydaşları, Üniversiteler, Bilişim ve Eğitim STK’ları, uzmanlar, özel sektör, kamu, öğretmen, öğrenci ve velileri bu projeyi sağlıklı bir şekilde hayata geçirmek için çaba harcamalıyız.

Pilotların Değerlendirilmesi

2012 Şubatında Pilotlar başladıktan bir kaç ay sonra Bakanlık 5 üniversiteden ekiplere bir değerlendirme yaptırdı. Sonuçlar ortaya karışık çıktı. Raporu akademisyenler kendi aralarında tartıştılar. Rapor webte yayınlanmadı. Bildigimiz kadarıyla pilotları izleme çalışması yapılmadı. Rapor, Radikal gazetesinde 27 Şubat’da özetlendi.   Gazetenin başlığı “Fatih Sınıfta kaldı” idi. Bu kadar kısa sürede, bu yönetim  anlayışıyla daha iyi sonuçlar beklemek gerçekçi degildi. Projeyi biraz yakından inceleyenler için bu sonuçlar hiç de şaşırtıcı değildir.

Bir grup  akademisyen projeyi MEB’le diyalog içinde 2 yıl izledi, konferanslarda tartıştı. Bir  kaç okulu  gezdi, Proje ekibini dinledi. Ortaya çıkan raporu yayınladı, Bakanlığa ve  Projenin Icra kuruluna sunum yapıldı. Bu çalışmalar http://fatih.inetd.org.tr/ adresinde bulunabilir.

Başlıca tespit ve önerilerimiz:

  • proje yönetimi konusunda lider eksik gözüküyor, halkla ilişkiler zayıf

  • -projenin kısa, orta ve uzun vadeli hedeflerin belli olması

  • tabletlerin internete çıkışında sorun var, evden de bağlanabilmesi, ailenin tableti kullanabilmesi önemli, gerekirse bunun için maddi destek sağlanmalı,

  • projenin iç ve dış denetimi, ve sınıf denetimin bağımsız ve tarafsız kurumlarca yapılması,

  • eğitim katılımcı, işbirlikci ve üretken; eğlenme ve öğrenme birlikte, okulla sınırlı kalmayan ve çok kanallıya yönelmeli

  • -eğitim sistemi sınav odaklı olmaktan kurtulmalı, aksi halde Fatih işe yaramaz

  • Pardus aktif hale gelmeli ve okullarda kullanılmalı

  • öğretmen ve öğrenci Bakanlık dışı kaynaklara ulaşabilmeli, etkileşebilmeli, ve yeni içerik üretebilmeli

  • öğretim tasarımı çok kritiktik, uzman desteği gerekir

  • öğretmen en kritik unsurdur, kazanılmalı, eğitilmeli ve sürekli desteklemelidir

  • zararlı içerik konusunda insana güvenen liberal bakış açısıyla yaklaşılmalı

  • içerik sonsuz bir döngüde sürekli yeniden üretilmelidir, bunu destekliyecek yapılar kurulmalı

  • özgürlükçü bir bakış açısıyla, üniversiteler ve STK’larla birlikte çalışılmalı

Pardus Bağlantısı

Tübitak bir özgür yazılım projesi olan Pardus’u özgün bileşenleri de olarak geliştiriyordu. Bir yönetim değişikliği sonucunda deneyimli teknik elemanlar kaybedildi, bir başka özgür işletim sisteminin adı ve görselleri değiştirilen kopyası oldu. Projenin adı da Fatih için Pardus oldu. Etkileşimli  tahtalarda Pardus kulllanılacağı ilan edildi. Tabletlerin özgür yazılım olması şartnameye kondu, ama Aple ve Microsoft’un tablet ihalesine katılmasına izin verildi. Öğretmen eğitimlerinde  esas olarak  Windows eğiitimine devam edildi.

Sonuç

Bilgisayar, cep telefonu, gittikce akıllaşan, küçülen ve gelişen halleriyle hepimizin günlük hayatına giriyor. Bunları elektrik ve telefon gibi  doğal kabul etmeliyiz. Bu   araçları etkin kullanmanın, kendimizi, işimizi, kurumuzu geliştirmek için kullanmanın yollarını bulmalıyız. Steve Jobs’ın 1996 dediği gibi “Teknoloji Eğitimdeki Sorunları Çözemez”. Teknoloji, eğitime yardımcı olabilir; zenginleştirebilir; motivasyonu yüksek kişiye yol gösterebilir; hızlandırabilir.  PISA  sıralamasında en üste olanlar, yoğun teknoloji kullandıkları için değil, iyi öğretmenleri olduğu için öndeler.

Okullarda geniş bant İnternet olması, öğretmenin gerek gördüğünde internete bağlanabilmesi, uygun bulduğu malzemeyi kullanmasına  gayet yerindedir. Öğretmen ve öğrencilere güvenmeli, onların birbirleriyle ve dünya ile etkileşime geçmesini desteklemeliyiz. Öğretmenlere, “alın bu bilgisayarı, kendinizi geliştirin, dünyaya ile irtibatta olun” diye bilgisayar /tablet vermeye de  benim bir itirazım yok. Ama,  öğretmene bu z-kitabı, bu etkileşimli tahtayı kullanacaksın, bu tableti kullanacaksın, seni izleyeceğiz baskısına endişe ederim.

8 milyarlık bir projede, yeterli hazırlık, planlama, pilot çalışma yapılmadan, kamu oyu ile etkileşime girmeden, uzmanlarla diyaloga girmeden, bütün ülkeyi bir pilot haline getirmeye itirazım var.   Geri kalan her şey doğru olsa  bile,  öğretmeni ikna etmeden, onu sürecin bir parçası yapmadan, ciddi bir başarı söz konusu olamaz.

Mevcut projenin  yönetim  yapısı genişletilmeli,  bağımsız bilimsel kurullar proje dahil edilmeli, ve ancak pilotlardan olumlu sonuçlar çıktıktan sonra proje  tüm ülkeye yayılmalıdır.  Proje katılımcı, saydam ve özgürlükçü bir bakış açısıyla tüm paydaşlarla diyalog içinde gelişmelidir. Açıklık, katılımcılık ve diyalog ancak  pojeye desteği artırabilir, projenin doğru yolda gelişmesine katkıda bulunabilir.

Bu Makaleyi Paylaşın