Osmanlı’dan, Mecelle’den bugüne tüm Osmanlı ve cumhuriyet tarihi boyunca hukuk devleti olma yolunda kazanımlar elde edilmiş olsa da hedefe yaklaşıldığı olmamıştır. Kısaca evrensel hukuk normlarını dayanak alarak toplumun değerlerine ve değişen gerçeklerine göre yazılanın uygulanması, uygulananın yazılması ilkesi hiçbir zaman yürürlükte değildi. Bunun başlıca nedeni devletin yurttaş için var olduğunun kabul görmeyip yurttaşın devlet için var olduğu anlayışının yönetime baştan sona egemen olmasıdır. Durumu değiştirecek olan tebaadan birey olmaya geçişin başarılmasıydı. Örgün eğitim reformlarının sonuca ulaşamadan önce rafa kalkıp sonra terse dönmesi, tek umudun 60 Anayasası sonrası doğan olanaklar ve 68 dalgasıyla gelişen örgütlülüğe bağlanması sonucunu doğurdu ancak yalnızca bununla kesin çözüme yaklaşılamayacağı dönem aydınlarından Kıvılcımlı’nın “Halkı bilinçlendirmek dolmayı pirinçlendirmek kadar kolay değildir” sözünde ifadesini buluyordu.
Aynı yasaların değişen konjonktürde nasıl 180 derece ters uygulandığını güncel örneklerden iyi bilen bir kuşağız. Osmanlı’nın son dönemleri incelendiğinde sistem krizlerinin çok benzer, hatta bugünlerden bile çelişkili uygulamalarla hukuku ne hallere getirdiğini görebiliriz. Hukuksuzluktaki gidişin ve yanlış uygulamaların son 15 yılın meselesi olduğu yanılgısına düşmemeliyiz. Tüm kurumlar ve aydınlar başta, yurttaşların hukuku yeterince cesaretli savunmaması hatta aymazlık noktasına varan “Böyle gelmiş böyle gider” yaklaşımı hiç değişmemiştir. Son örnekte YSK’nin 22 Mart 2017 tarihli ilçe merkezlerinde görevli sandık başkanlarına torbaların seçim sabahı teslimi kararı Seçim Yasası’na açıkça aykırıyken hiçbir siyasal parti ya da kurum buna itiraz etme gereği duymamıştır. Yasallığın ayaklar altına alınması, seçim gününden iki gün sonrasına kadar YSK sitesinde yayınlanamayan mühürsüz zarf ve oy pusulalarının geçerli sayılması kararın kısa mesajla (SMS) sandık başkanlarına iletilmesi ile zirve noktasına ulaşmıştır. Hukuk devleti olma noktasında ülke bir anda ve devletin devamı için çok tehlikeli olan bir alt düzeye düşmüştür. Bugünlere gelene kadar önce tüzükler, sonra yönetmelikler, genelgeler derken, hukuken üstünlük sırasına göre yasalara aykırılıklar devleti genelgelerle yönetilen bir genelge devletine indirgemişken, düştüğümüz düzeyin karşılığı olarak devletimiz bir SMS devleti olarak adlandırılsa yersiz olmayacaktır.
İşte bu şok düşüş Türkiye için bir milattır. Gelecek seçimler için önlemler yine bu seçime göre alınırsa, düşüşün devam edeceğine kuşku olmadığına göre şimdi akla gelemeyecek hukuksuzluklarla adaletli ve şeffaf bir seçim yaşama olasılığı kalmayacaktır.
Yukarıda bahsettiğim gibi örgütlülüğün zirve yaptığı bir dönemde kitleyi bilinçlendirmek çözüm olarak görülmezken, o döneme göre zamanımızın çok daha kısıtlı olduğunu ve şartların gün geçtikçe öngöremeyeceğimiz bir ivmeyle ağırlaşacağı gözüküyor. Milada karşı 1 Mayıs’la birlikte kendi miladımızı yaratmak için Ferdinand Lassalle’nin şu sözü üzerine düşünelim: “Anayasal sorunlar, köken olarak hukuk sorunu değil, iktidar sorunudur; bir ülkenin gerçek anayasası, yalnızca, bir ülkede var olan gerçek fiili güç ilişkilerinde varlık kazanır; yazılı anayasalar, toplum içinde var olan gerçek güç ilişkilerini tam ifade ederse, ancak ondan sonra değer ve süreklilik kazanabilir.”
TMMOB ve Odamız BMO, kuşkusuz ki siyasi örgüt değildir ancak ülke içindeki güç dengesinde belli bir ağırlığı olan kurumlardır. Bu gerçeğe ve Lassalle’in değerlendirmesine göre kuramsal olarak yapmamız gerekenin ülke içi güç ilişkilerinde ağırlık kazanmak olduğunu çıkarabiliriz.
TMMOB kendine bağlı odalarla yaşamın hemen hemen her noktasına temas eden bir kurum. Teknik ve hukuki birikimi, üretimi, deneyimi çok yüksek. Eksik olan üyelerimizi çalışmalarımıza yeterince katamamamız ki, bu da aslında ülkenin aşması gereken demokratik katılımcılık sorunundan başka bir şey değil. Sonuç ise halk ile yeterli bağın kurulamayıp 500 bin kişilik örgütün neredeyse potansiyelinin yüzde biri kadar ağırlık oluşturması.
Bu haliyle eleştirdiğimiz yeterli görmediğimiz TMMOB, nasıl özlediğimiz noktaya gelip uygulamalarında cisimleşen kamucu anlayışını iktidar terazisinde hak ettiği ağırlığa ulaştırır?
Halkoylaması sonrası toplumun ilerici kesimlerinin şoke olduğu ve bir süre bundan çıkamayacağı, geçmişten bu güne söz edilen öğrenilmiş çaresizlik duygusunu daha da kanıksayacağı açıktır. Çok az sayıda kişi yaşanılan ağır adaletsizliğe ve iktidara karşı ağırlığını koymak üzere daha çok bilenecek, belki daha azı ilk kez çıkar yol aramak ya da üretmek için harekete geçecektir. TMMOB odaları için başlangıç noktası, bilenmiş eski etkin üyeler ile arayış içindeki üyelerle danışma kurulu toplantıları ile işe başlamaktır. Alışılmışın çok dışında olması gereken toplantılarda gündem aşağıda açıkladığım çalışma programını çıkarmak ve üyeleri uygulama konusunda görevlendirmek olmalıdır.
TMMOB eşgüdümü altında odalar kendi meslek alanlarında üyelerinden, yeterli katılımın sağlanamadığı durumda gençlerden, gönüllülerden ve ücretli işgücü kullanarak oluşturacağı ekiplerle saha taraması yaparak toplumun ve çalışılan bölgenin durumu ile çözüm bekleyen sorunlar konusunda sağlıklı bilgi toplamalıdır. Bilgi toplama yöntemi, kullanılacak sorular oda üyelerince belirlenmeli, ilk dönen sonuçlar diğer odalar, uzmanlık alanı odanın uzmanlık alanı olan ya da bununla kesişme noktası, ilgisi olan bilim insanları ile çalışma grubu oluşturarak değerlendirilmelidir. İlk değerlendirme sonrası yöntem ve sorular geliştirilmeli, belirlenecek aralıklarla geliştirme döngüsü yeniden işletilip yeterli veriye ulaşıldığında değerlendirme ve çözümleme çalışmasına geçilmelidir.
Belirlenecek yurttaş sorunlarının yol yordam yurttaşlık haklarını bilmeme gibi nedenlere dayananları yalnızca bilgilendirme ve yardım ile çözülür. Bunun yapılmasının yararı örgütümüzün güvenilirliğinin artışı olur. Önemli olan genel sorunların gerçekçi belirlenmesidir ki, bunlara çözümler üretmek yukarıda bahsettiğim bileşimle kurulacak ve birçok kurumla ilişkiye geçilerek tamamlanabilecek çalışma grubu faaliyetleriyle gerçekleştirilebilir. Bunların uygulanması ya da uygulanması için kamuoyu oluşturulmasının yöntemleri geliştirilecektir ki, bilgi kaynağından toplandığı için başlangıç için elde çözüm isteyen bir kamuoyu zaten var olacaktır. Bu çalışmalar da bir yandan TMMOB’nin ve odaların saygınlığını yükseltirken, diğer kurumlarla geliştirilen ilişkiler, Lassalle’in bahsettiğinden çıkarttığımız güç ilişkilerine dayalı bileşke gücü arttıracaktır.
Yılmadan ve kurtuluş için son çarenin çalışmak olduğunu bilerek yürütülen çalışmalar bir süre sonra önce üyeye sonra topluma umut vermeye başlayacak, bir yandan çalışmalara üye katılımı artarken, diğer yandan yurttaşın demokratik katılımcılığı yükselecektir. Bu amaçla sarf etmemiz gereken ek çabaların ayrıntısına henüz bu noktaya ulaşmadan girmek gereksiz.
Yazının başlığı çoğu kişinin ilgisini çekmeyecek çünkü bir kesim öğrenilmiş çaresizlik bunalımındayken, diğer bir kısım halkoylamasındaki adaletsizliklerin ve kıdem tazminatına karşı iktidarın başlattığı saldırının 1 Mayıs’ta işçi sınıfını ateşleyeceği ve bunun sonuçları üzerine bir tartışma bekliyor şimdiye dek okumaya alıştıklarından. Oysa ülkemizdeki mevcut toplumsal yapı ve örgütlülük kendi çözümünü üretemiyor, sistem krizinin aşılamamasının asıl nedeni de bu.
BMO kuşkusuz saha çalışmalarına, geliştirme ve çözüm üretme süreçlerine katılacaktır. Kamu ve özel bilişim sistemlerin toplumun gereksinimlerini karşılama durumunu, gerekli yeni bilgi sistemlerin belirlenmesini, bilişim okuryazarlık durumunu, sansür ve gözetimin toplum üzerindeki etkilerini araştıracak ancak bir görevi de bu çalışmalar için bilişim sistemleri ve altyapıları tasarımına öncelik etmek olacaktır. Odamızın şu anki katılımcılığı ve kadrolarıyla bu gereksinime karşılık vermesi ilk anda mümkün gözükmüyor. Diğer odalar bunu bilmeli, maddi yönden güçlü odalar gerekli desteği yapıp BMO’dan sadece çözümleme ve tasarım noktasında destek almalı yetersiz kalındığımız noktada bu hizmet de profesyonellerden satın alınmalı, katkımız danışman desteğinde kalmalıdır.
Milada karşı milat için, 1 Mayıs’ta eldeki pankart, döviz tartışmasını bu noktaya taşımak, önce çekirdek ekipleri ikna, sonra oda faaliyetlerine katılıma oranlarına göre gruplanabilir üyeleri bir üst katılımcılık düzeyine zamanla çıkaracak çekirdek ekip çalışma programını uygulama iradesini ortaya koymak gerekli. Bunun sağlanamadığı durumda da her şey bitmiş değildir. Odaların etkin üyeleriden oluşan koordinasyon kadrolarının yeterli işgücünü oluşturamaması durumunda benzer duyarlılıktaki az sayıda farklı oda üyesi beraber çalışmanın yollarını bulmak zorundadır. Bu ya da daha azı bile gerçekleştirilemezse, tek başına kalınırsa, yapılacak olan yine mücadele, yine örnek olmak üzere bireyin köy köy, varoş varoş, semt semt gezip çalışmalarını zaman kaybetmeksizin başlatması, çözüm için odaların ve kurumların kapılarını aşındırmasıdır.
Gelinebilecek bu son nokta adaletsizliğe isyan edip muktedirlere bayrak açma tablosunu çok net ortaya koyuyor ki, kimse bir bireye bunun nedenini sorma cesareti bulamaz. Bunu bazı odaların üyeleri yapsa, odalar ne yaptıklarını soramaz, çözüm için kapısını çalan üyelerinin ya da yurttaşların taleplerine karşılık vermemezlik edemez. Başarı şansı en yüksek olan çözüm yaşam bulsa ve TMMOB eşgüdümünde bu işe başlansa, yine hiçbir üye ya da yurttaş “Siz ne yapıyorsunuz” diyemez. Kimse durduk yerde itirazını bu noktaya yükseltmez, bunu eyleme dönüştürmez, haksızlığa karşı, yasallığın ayaklar altına alınmasına karşı gelmek evrensel bir haktır, kişisel iradeye ya da bunların bileşkesine dayanır, fiili güçtür, engellenemez, daralan zamanımız ortada olduğu ve yolun sonu gözüktüğü için kesinlikle ertelenemez.
Tüm çalışanların ve işçi sınıfının ve geleceğin tüm insanlığının 1 Mayıs Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü şimdiden kutlu olsun!
Barış Özel